TURİZM DEYİNCE

Turizmin ve Turizm İşçilerinin; Sektörün yapısından, Ülkemiz turizminin ’’Deniz, kum, güneş’’ diye özetlenen Sezonluk karakterinden, İşveren yapısından, İş yasaları ve hukuki mevzuattan, , Dünyadaki ekonomik krizlerden ve genel İşçi hak kayıplarından, ’’Sendikasızlaşmadan, Güvencesizleşmeden’’, kaynaklanan pek çok sorunları var.

Her ne kadar Ülkemiz,1800 lerin başında açılan sonra Tepebaşındaki binasına 1895 te geçen Pera Palas Oteli gibi,200 yıldan fazla bir zamandır Otel İşletmeciliği, Yemekli yataklı vagonlar, Orient Ekspres, Demiryolu İşletmeciliği, Restoranlar, Türk Lokantaları, Barlar,  Gece Kulüpleri, Hanlar, Hamamlar, Kervansaraylar ve, binlerce yıllık’’ İpek Yolu, Baharat Yolu’’ gibi, Anadolu kültürlerin mirasına, dört mevsimi bir arada yaşayan cennet gibi doğal zenginliklere sahipte olsak Modern Turizmin Ülkemizdeki başlangıcı,1955, 1975, 1985 tarihleri ile ilgilidir

 

Turizmde Sendika, ülkemizde 1947 de ilk kurulan ‘’Garsonlar Sendikası’’ 1948 de Oleyis, 1965 te Turizm İş ve 1967 de DİSK in kurulmasıyla bu işkolu işçileri hep Disk e bağlı sendikada olmayı tercih ettiler. İşkolumuzun gelişiminde, turizm işçilerinin Kişilik ve İtibar kazanmalarında da çok önemli katkıları ve görevleri olmuştur. Şöyle ki, Garsonların şahitliklerine itibar edilmiyor ve süfli (pis) meslek sayılıyor, Kız verilmiyordu.

1950-60 Menderes dönemi, İstanbul Hilton, Carlton. Ankara Palas, Ankara Devlet Konuk evi gibi Oteller açılmaya başladı. Bodrum, Marmaris, Efes, Kuşadası, Çeşme ve daha birçok merkez Turizm hamlesine katıldı.

 

1975 Ecevit Dönemi, Türkiye Turizm zirvesi ve Turban Otelleri ve Turizm Bankası kurulması ve geliştirilmesi kararlaştırıldı. Sheraton, Etap, Emekli Sandığı Otelleri(Maçka, Tarabya, Bursa Çelik Palas, Büyük Ankara Oteli, Stad Oteli, İzmir Efes Oteli),Fransız Tatil Köyü, Alantur, gibi tesisler bu dönemin eserleridir. Bu dönem sonunda, Ülkemizde toplam Turizm Belgeli, 60.000 yatak kapasitesine ulaşabilmiştik ki, bu Yunanistan’ın Rodos adasındaki Yatak sayısı kadardı.

 

1985 Özal Dönemi, Ülkemiz Turizmi için tam bir seferberlik dönemi oldu. Ülkemizin ve özellikle Antalyamız’ın her köşesine 4 Yıldız, 5 Yıldız Oteller, Birinci Sınıf Tatil Köyleri yapılmaya, işletilmeye başladı.

 

Bu güne geldiğimizde, binlerce otel, milyonlarca yatak kapasitesi,30 milyon Turist, milyonlarca Turizm İşçisi, 30 milyarlarca Dolar Turizm gelirine ulaştık. Daha ileri gidebilme kapasitemiz ve imkanlarımız fazlasıyla var

.

Her ne kadar, önemli yanlışlarla da başlasa ve her iktidar döneminde, kendi yandaşlarına Ülkenin zenginliklerini peşkeş çekerek de olsa, emeği geçen, katkı veren herkese ‘’ŞÜKRAN’’ borcumuz var. Ülkemize bir eser, bir değer kazandırmışlardır. Yeter ki yanlışlarda inat edilmesin, hatalar düzeltilsin.

 

Otel yatırımcılarının çoğu, başka sektörlerden, Turizme ilk girişleriydi. Seyahat Acenteleri, Tur Operatörleri, neredeyse tamamen yabancıların elinde idi. Hala yerli firmalar çoğunlukla, karşılama ve iç hizmeti yapıyorlar. Ülkemize gelen turistin % 90’ını iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda Acente getiriyor. 826 Büyük Otel İşletmesi, 19 Otelcilik Zinciri Gurupların elinde. Bu alanda ciddi bir ‘’Tekelleşme’’ yaşanmaktadır. Diğer bütün yerli, yabancı Acenteler  % 10’luk dilimi ifade ediyorlar.

Sektörde, çok hızlı bir yapılanmanın getirdiği, çok önemli sorunlar var.15-20 yıl öncesine kadar birçok işletmede yöneticiler, çoğunlukla yabancı uyruklu idi. Artık tüm tesislerin yöneticileri ve tüm çalışanları, (ucuz olsun diye çalıştırılan, yabancı uyruklu kaçak işçiler hariç), kendi ülkemizin İnsanları. Ancak Türkiye ‘’Ucuz Emek Cenneti’’ olsun isteyenlerin yönetiminde. Bu istemin kendisi, birçok sorunun sebebidir.

 

Sektör temsilcileri ‘’Yetişmiş Eleman Sorunu var’’diyorlar. Eğitilmiş İş Gücünün, sektörden kaçışını izah edemiyor, önlemini alamıyorlar..

 

Ülkemizin tamamına yayılmış 109 adet Turizm Otelcilik Meslek Lisesi, 35 adet 4 yıllık Fakülte ve Yüksek okul, 258 adet 2 yıllık Meslek Yüksek Okulu, 11 adet Turizm Eğitim Merkezi ve İŞKUR’un, özel Dershanelerin, Belediyelerin oluşturdukları Mesleki eğitim ve Sertifikasyon çalışmaları, sektöre genç eğitilmiş ‘’İşgücü’’ yetiştiriyor.

Bu eğitim Kurumlarından 100 binlerce genç ‘’Stajyer’’adı altında sektöre pompalanıyor. Daha staj yıllarında yaşadıkları, karşılaştıkları ortam ve çalışma koşulları, mezun olduktan sonra, bu sektörde çalışmama tercihini körüklüyor. Düşük ücretler, uzun mesai saatleri, istikrarsız çalışma ortamı, geleceksizlik, güvencesizlik genci yaşlısı, kadını erkeği tüm turizm çalışanlarını bezdiriyor.

 

Turizm ucuza pazarlandıkça, maliyetleri de aşağıya çekmeye çalışan işletme sahipleri,’’ucuz işgücü-düşük kalite-ucuz pazarlama’’kıskacına giriyorlar. En kolay maliyet indirebileceği ‘’Sendikasız İşçilerin ücretleri, SGK Primlerini eksik ya da hiç göstermemek, vergiden kaçınmak, ucuz ve kalitesiz yiyecek içecek kullanmak vs, vs. Bu da, bir sonraki yıl yeniden satış fiyatlarının kırılması talebini getiriyor.

 

Ülkemizin turizmdeki avantajlarını unutup, ‘’Yüksek kalite, İyi hizmet, Kaliteli ürün ve Turizmde Çeşitlilik’’yerine sadece ‘’ucuzculuk’’ kabul edilebilir bir TURİZM POLİTİKASI değildir. Her an ters tepebilir. Sürdürülebilir değildir

.

Turizmin tüm bileşenlerinin görüş ve önerileri alınarak, ‘’Bütünlüklü Doğru Politikaların’’ oluşturulmasına, uygulanmasına acil ihtiyaç vardır.

 

Mustafa YAHYAOĞLU

Genel Başkan