KAMUOYUNA DUYURUYORUZ

Servis kazalarının sorumlusu işverenler ve devlettir.

 

Uzun yıllardır turizm işçileri ve çalışanları işlerine giderken veya işlerinden evlerine dönerken servis araçlarının yaptığı kazalarda ölüyorlar. Çoğu zaman normal kaza gibi görülen bu olaylar aslında turizm işçilerinin katledilmesidir. Soma’da sayısı bile tam olarak saptanamayan maden işçilerinin ölümüne  “bu işin fıtratında ölüm var” diyen diktatör ve onun AKP’si, bu ölümler karşısında da sessiz kalmakta, sermaye ile olan ilişkileri dolayısıyla bu konuda önlemler almamaktadır.

Antalya’nın dört bir tarafından turizm işçileri otellere taşınmaktadırlar. Antalya’dan Tekirova’ya kadar olan mesafe 78 kilometre, Antalya-Belek 40 kilometre, Antalya-Kiriş 65 kilometre uzaklıktadır. Turizm işçileri her gün bu yolu kendi vardiyasına göre gidip gelmektedir. Belli bir saatte başlayacak olan vardiyaya evinden uykusuz gözlerle çıkan işçi sonu belli olmayan bir yolculuğa çıkarak 2 saatlik bir yolculukla işyerine ulaşabilmektedir. Vardiyasının sonunda ise aynı yolu tekrar aynı şekilde gelmektedir. Bu da örneğin Tekirova’da çalışan bir işçi için her gün 4 saatlik bir yolculuk demektir. 

Türkiye şartlarında her yolculuk zaten aşırı riskler taşımaktadır. Kamu kaynaklarını kendi yandaşlarına peşkeş çekmekten başka bir şey düşünmeyen iktidarlar, kara yolu taşımacılığını kutsallaştırarak araç üreten sermayeyi büyütmüşlerdir. 12 Eylül açık faşist diktatörlüğünün ürünü Turgut Özal bu durumu “Karayolları kapitalizm, demiryolları komünizmdir” diyerek özetlemişti. Kendi halkını yanlış bilgilerle kandırmanın uzmanı olan ve şimdiki diktatörün ata babası olan Özal, ABD ve AB’de demiryolları taşımacılığının taşımacılıkta asıl önemli oranda olduğunu bilmekte idi. Kendi halkına karayollarındaki trafik kazalarında parçalanarak ölmeyi, sakat kalmayı layık gören Türkiyeli “kapitalizm” diğer “kapitalist” ülkelerde demiryollarının neden ağırlıkta olduğunu açıklamamakta, her kazadan sonra vatan, millet, bayrak veya din, iman, cennet masallarına sığınmaktadır.  Avrupa’nın en tehlikeli yollarında eğitimsiz, uzun saatler boyu çalıştırılan şoförlerin kullandığı ucuz, eski, güvenliksiz araçlarla turizm işçileri adeta kavun, karpuz taşınır gibi işyerlerine taşınmaktadırlar. Eski Püskü  araçlarla ve ilkel koşullardayapılan taşımacılıkta  kazalar kaçınılmazdır.

               Her gün kelle koltukta kaç turizm emekçisi Antalya?dan Kemer'e, Tekirova'ya, Belek'e ya da başka bir turizm merkezine gidiyor? Her gün kaç turizm emekçisi sabahın karanlığında bindiği servisle kelle koltukta uyuya uyuya işe gidiyor? Her gün kaç turizm emekçisi bir sezon boyunca çocuğunu hiç uyanık göremeden işe gidiyor, işten geliyor?  Serviste geçen saatler iş saati olarak sayılmadığı için üstelik bu eziyeti ücret almadan çekiyor? Bir örnek verelim, 7 Ekim 2010 tarihinde Kemer yolunda Katamaran Otel'in işi biten işçilerini Antalya'ya taşıyan Midibüs İkinci tünel çıkışında yoldan çıktı. Uçuruma yuvarlandı. 4 işçi öldü. 25 işçi yaralandı.  Çamaşırhaneci Nazire Yalçın, barmaid Özlem Dönmez, terzi Rıfat Yılmaz ve  Mehmet Göksel öldü. Uçuruma düşen midibüste sağa sola çarparak hayatlarını kaybettiler. Bu faciadan ders çıkarmayan işverenler ilkel koşullarda işçi taşımaya devam etmektedirler.

Şu örneklere bir göz atalım;

17 Ocak 2014 Antalya Turizmini Geliştirme ve Alt yapı işletme Birliğinin (GATAB) servis minibüsü devrilmiş 1 kişi yaralanmıştır.

14 Şubat 2014 tarihinde Denizli Antalya karayolunda servis midibüsü devrilmiş 3’ü ağır 19 işçi yaralanmıştır.

10 Mayıs 2014 tarihinde Beldibi’nde bulunan bir otelin personel servisi devrilmiş ve 14 işçi yaralanmıştır.

10 Mayıs 2014 tarihinde ise Serik’ten, Kemer’e işçi taşıyan midibüs kaza geçirmiş ve 13 kişi yaralanmıştır.

16 Mayıs 2014 tarihinde servis minibüsü kaza yapıyor ve  Nihat Yavuzkara isimli kişinin ölümüne yol açmıştır.

Daha turizm sezonu açılmadan olan bu kazalar ve daha tespit edilemeyen onlarca kaza tehlikenin büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Eğer önlemler alınmazsa turizm işçileri karayollarında işlerine veya evlerine giderken ölmeye devam edeceklerdir. Parçalanan gövdeleri servis araçlarından çıkarılırken işverenlerin ve onların temsilcilerinin timsah gözyaşlarını akıtmaları da devam edecektir.

Turizm işçilerinin insani koşullarda ve sağlıklı bir taşımacılıkla işyerlerine ulaşmaları en doğal haklarıdır. Bu hakkın kullanılması için şu koşulların acilen sağlanmasını istiyoruz.

  1. Servis araçlarında geçen süre iş saati olarak sayılmalıdır.
  2. Servis araçları her işyerinde işçilerin oluşturacağı bir komisyon tarafından denetlenmelidir.
  3. Servis araçlarının şoförlerinin çalışma koşulları ve yaşam standartları yükseltilmeli ve düzenli sağlık kontrolleri yapılmalıdır.
  4. Personel taşımacılığı taşeronlarca değil, ana işveren tarafından yapılmalı ve servis kazalarından ana işveren sorumlu tutulmalıdır.

 

Başlayan bu sezonda yeni kazaların olmaması, ölümlerin, yaralanmaların, sakat kalmaların olmaması için acilen önlemler alınması ve uygulanması gerekmektedir. Biz turizm işçileri ve emekçileri insanca koşullarda çalışmak ve işyerlerimize ulaşmak istiyoruz. Bu tedbirler alınmadığı için meydana gelecek ölümlerin, yaralanmaların, kazaların sorumlusu işverenler ve devlet olacağını söylüyor ve kamuoyunu uyarıyoruz.