ÖNSÖZ

DEMOKRATİK SINIF ve KİTLE SENDİKACILIĞININ TEMEL İLKELERİ, DİSK Yönetim, Yürütme, Denetim, Onur Kurulları ve Bölge Temsilcileri ile üye sendikaların Yürütme Kurullarının 1-4 Ağustos 1978 tarihleri arasında Ören’de yapmış oldukları ortak toplantıya DİSK Yürütme Kurulu’nun sunmuş olduğu ören Raporu’nun bir bölümüdür.

 

Temel İlkeler, bu ortak toplantıda tartışılmış, üye sendikaların yetkili kurullarınca incelendikten sonra DİSK Yönetim Kurulunda ele alınmış ve DİSK Yönetim Kurulunun 13-15 Şubat 1979 tarihinde yaptığı toplantıda oybirliği ile kabul edilmiştir.

 

Bu ilkeler, işi sınıfının zengin deneylerle' dolu uluslararası sendikal mücadelesinde, DİSK’in 12 yıllık şanlı geçmişinde, örgütlenme çalışmalarında, grevlerde, direnişlerde, kitlesel gösterilerde, dişediş mücadele ortamında biçimlenen, hayata geçirilen ilkelerdir. Bunlar, DİSK’i DİSK yapan ilkelerdir. Bugüne kadar üzerinde çok sözü edilen bu ilkeler ilk kez yazıya dökülerek bir kitapçık halinde DİSK üyelerine ulaştırılmaktadır.

 

Bu kitapçık, böylece aynı zamanda DİSK Temel Eğitim Seminerlerinin “Sınıf ve Kitle Sendikacılığının Temel İlkeleri” ve “DİSK’in İlkeleri” bölümlerinin ders notları olmuştur.

 

DEMOKRATİK SINIF ve KİTLE SENDİKACILIĞININ TEMEL İLKELERİ, işçi sınıfının ekonomik, politik ve ideolojik mücadelesinin bütünlüğünün bilincinde olarak, işçi sınıfının devrimci sendikal birliği yolunda mücadele eden DİSK militanlar için mücadelenin her aşamasında yönlendirici temel el kitabı olacaktır.

 

DİSK YÜRÜTME KURULU

 

Sayfa 3--

SINIF SENDİKACILIĞININ TEMEL İLKELERİ

 

DİSK, Türkiye işçi sınıfının bağımsız, demokratik, sınıf ve kitle sendikal örgütüdür. DİSK’in bu nitelikleri adının başındaki DEVRİMCİ sözcüğünde de belirtilmektedir.

 

1967 yılında sendikal alanda sınıf uzlaşmacılığı anlayışına karşı kurulan ve kuruluş ilkeleri sınıf sendikacılığına dayanan DİSK, 11 yılı aşkın mücadele sürecinde işçi sınıfının en militan, en yiğit, en fedakâr, en bilinçli unsurlarını bağrında toplamıştır.

 

DİSK’in gücü, sayısal çokluğundan ya da bazı stratejik işkollarında örgütlü olmasından değil, sınıf sendikacılığı temeli üzerinde yükselen bir örgüt olmasından gelmektedir.

 

İşçilerin henüz belli bir oranda sendikalaşabildiği Türkiye’de sendikasız ya da sarı sendikalarda örgütlenmiş işçiler sürekli olarak DİSK üyesi sendikalarda örgütlenmek istemekte ve bu amaçla eylemlere girişmektedirler.

 

İşçilerin devrimci sendikalarda örgütlenme isteğini en hızlı bir biçimde karşılamak DİSK’in ana görevidir. Ancak, DİSK sayısal olarak büyürken, nicel olarak gelişirken, nitel olarak zayıflamadan, sınıf sendikacılığı ilkelerinden en küçük bir ödün vermeden, işçi sınıfının sendikal birliğini ön planda tutar.

 

DİSK, işçi sınıfının bilimi rehberliğinde, sınıf sendikacılığı ilkeleri temelinde çalıştığı sürece işçi sınıfını kitlesel bir biçimde bünyesinde toplayacaktır.

 

Sayfa 4—

 

İŞÇİ SINIFININ EKONOMİK-POLİTİK VE İDEOLOJİK MÜCADELESİ BÎR BÜTÜNDÜR

 

İşçi sınıfı feodal ilişkilerin bağrında doğan ve zamanla politik iktidarı ele geçiren kapitalist sınıf ile birlikte doğmuş ve kapitalizmin gelişmesiyle birlikte güçlenmiştir. Ücretli emeğin en aşırı bir biçimde sömürülmesi ve artı-değerin ele geçirilmesi temeline dayanan kapitalist toplumda tüm değerleri ve zenginlikleri yaratan işçi sınıfı ile kapitalist sınıfın uzlaşmaz bir sınıf mücadelesine girmesi kaçınılmaz olmuştur.

 

Üretimin toplumsal niteliğine rağmen üretim araçlarının özel kapitalist mülkiyette bulunması kapitalizmin temel çelişkisidir ve bu çelişki işçi sınıfı ile kapitalist sınıf arasındaki uzlaşmaz sınıf karşıtlığında yansır.

 

Kapitalist toplumda işçi sınıfının mücadelesi bir bütündür ve bu mücadelenin üç temel biçim vardır:1. Ekonomik mücadele, 2. Politik mücadele, 3. İdeolojik mücadele.

 

Ekonomik mücadele günlük ekonomik çıkarların savunulması, çalışma ve yaşama koşullarının daha da iyileştirilmesi için yapılan bir mücadeledir.

 

Ekonomik mücadele, daha kısa çalışma süresi, daha yüksek ücret, daha fazla sosyal hak elde etme, iş güvencesi sağlama, çocuk ve kadın işçilerin sorunlarını kısmen de olsa çözümlemeye çalışma, daha iyi çalışma, beslenme, barınma koşullarına kavuşma, daha uzun yıllık izin, daha erken emeklilik, işyerlerindeki baskıların azaltılması, iş kazalarına ve meslek hastalıklarına karşı önlem alınması, kısacası daha iyi çalışma ve yaşama koşullarının elde edilmesi mücadelesidir. Bu mücadelenin örgütleri sendikalardır.

 

Sanayi devrimiyle birlikte fabrikalarda toplanmaya başlayan işçiler önceleri tek tek hak aramaya çabalamışlar, ancak acı deneyler sonunda tek başlarına bir şey yapamayacaklarını kavrayarak aralarındaki rekabeti dayanışmaya dönüştürmeyi öğrenmişlerdir.

Sayfa 5--

 

İşçi sınıfının gelişme süreci içinde ortaya çıkan ilk mücadele biçimi ekonomik mücadele olmuştur. Bu, işçi sınıfının kötü çalışma ve yaşama koşullarına karşı kendiliğinden ama cesaretle giriştiği bir mücadeledir. Amaç sömürüyü sınırlandır­mak, çalışma ve yaşama koşullarını iyileştirmektir.

 

Sınıf mücadelesi içinde gelişen sendikalar daha ilk günlerde sayıları gittikçe artan çok sayıda işçiyi bir araya getirmişler, KİTLESEL bir nitelik kazanmışlardır. Çeşitli mesleklere ve işkollarına dağılmış olan işçiler dünya görüşleri, siyasal düşünceleri, dinsel inançları, cinsiyetleri, dilleri, ırkları, derilerinin renkleri ne olursa olsun ortak çıkar etrafında sendikalarda bir araya gelmişlerdir

 

Kitlesel bir nitelik gösteren sendikalar, yalnızca işçi sınıfını bağrında barındırmalar ve kapitalist sömürünün temeline yönelmeleri ile aynı zamanda SINIFSAL bir nitelik göstermişler­dir.

 

Sendikalar aracılığıyla sömürüyü sınırlandırmak için mücadele eden işçiler egemen sınıfların bir baskı aracı olan kapitalist devletin yoğun baskısı ile karşı karşıya kalmışlardır.

 

Kapitalist sınıfın egemenliğindeki iktidar sürekli olarak işçilerin ve emekçilerin haklarını daraltmaya var olan yasaları uygulatmamaya, işçilerin ve emekçilerin mücadelesini önleyici yeni yasalar getirmeye, genel olarak demokratik hak ve özgürlükleri, özel olarak da sendikal hak ve özgürlükleri kısıtlamaya çabalamıştır. Ancak bu baskıya rağmen çalışanların hak ve özgürlükleri yolunda önemli haklar elde etmişlerdir.

İşçiler mücadele içinde ekonomik, demokratik ve politik hakları için çeşitli taleplerde bulunmuşlar ve bu talepleri hayata geçirebilmek için kitlesel eylemlere girişmişlerdir. Sömürü ve baskıya karşı sürdürülen mücadele sömürünün ortadan kaldırılmasının ancak işçi sınıfının diğer emekçilerle birlikte iktidarı ele geçirmesiyle mümkün olabileceği bilimsel gerçeğini ortaya çıkarmıştır.

 

Ekonomik mücadele sömürüyü sınırlama mücadelesidir. Kapitalist üretim ilişkileri içinde tümüyle kapitalist sınıfa karşı değil tek tek ya da bir grup kapitaliste karşı sürdürülen bir mücadeledir.

Ekonomik mücadele kapitalizmin kalelerinde gedikler açar, sömürüyü azaltır ancak sömürüyü ortadan kaldıramaz.

 

Sayfa 6--

 

Ekonomik mücadele ile elde edilen başarılar politik mücadele ile sağlamlaştırılmazlarsa kalıcı olamazlar.

 

Grevler pahasına toplu sözleşmelerle elde edilen bir dizi hak bir süre sonra tekelci kapitalistlerin körüklediği enflasyon ve diğer yollarla geri alınır, işçi ücretlerinin satın alma gücü düşer.

 

İşçilerin ekonomik olarak sömürüldüklerini, siyasi olarak ezildiklerini anlamaları da yetmez. İşçilerin sömürü ve baskıdan kurtulmak için siyasi iktidarı ele geçirmek amacıyla siyasi mücadele vermeleri zorunludur.

 

Ekonomik mücadelenin sonuçları abartılmamalıdır. Ekonomik mücadelenin abartılması işçilere ekonomist, reformist görüşler aşılayabilir. Öte yandan ekonomik mücadelenin yetersiz olduğu­nun vurgulanması da ekonomik mücadelenin küçümsenmesi anlamına gelemez. İşçi sınıfı mücadele içinde ekonomik mücadeleyi abartan “sağ sapmaları” da, ekonomik mücadeleyi yok sayan “sol sapmaları” da mahkûm etmesini bilmiştir.

 

Ekonomik mücadele işçileri daha yüksek mücadele biçimlerine hazırlayan bir alandır. Ekonomik mücadele kitlelerin en kolay kabul ettiği mücadele biçimi olarak işçilere birleşmeyi, güçlerini toplamayı öğretir, işçileri birliğe zorlar. En geniş kitleleri mücadeleye sokar, işçileri işyerlerinde, işkolunda, ülke çapında ve uluslararası çapta birliğe sevk eder. Sendikalar işçilerin sınıf bilinci kazanmasına yardımcı olan, kitleleri pratik içinde eğiten, birlik ve dayanışmayı öğreten okullardır.

 

Politik mücadele, sınıf mücadelesinin en yüksek biçimidir. Bir başka deyişle sömürü ve baskıyı ortadan kaldırma mücadelesi olan politik mücadele son tahlilde bir iktidar mücadelesidir. Bu mücadele işçi sınıfının öncülüğünde başta yoksul köylüler olmak üzere tüm emekçilerle birlikte oluşturulacak iktidarın, giderek sosyalizmin kurulmasına yönelik bir mücadeledir.

 

Politik mücadelenin örgütü işçi sınıfı partisidir. İşçi sınıfı partisi yalnız işçi sınıfının değil, sömürülen ve baskı altında tutulan tüm emekçilerin çıkarlarının savunucusu ve örgütleyicisidir.

 

Amaçları ve örgütsel yapıları farklı olan işçi sınıfı partisi ile sendikalar arasındaki ayrımları göz ardı etmek, işçi sınıfı mücadelesine oldukça büyük zararlar verir.

 

Burada iki gerçeği vurgulamak gerekir: Sendikalar yalnızca hak

 

Sayfa 7—

 

arama bürosu olamazlar, ama sendikalar işçi sınıfının politik örgütleri de değildir.

 

Politik mücadele ile ekonomik mücadelenin bütünlüğü, sömürüyü sınırlama mücadelesi ile sömürüyü yok etme mücadelesinin bütünlüğü sendikalara belli görevler yükler. Ekonomik mücadele içinde sendikalar işçi sınıfının gerçek kurtuluşu için bir bilinçlenme merkezi, bir okul gibi çalışmak durumundadırlar. Ancak farklı siyasi görüş, dinsel inanç taşıyan işçileri bir araya getiren sendikalara işçi sınıfı partisi görevleri yüklenmek istendiğinde sendika olma özelliklerini yitirirler.

 

İşçi sınıfının mücadelesi bu konudaki tüm sapmaları aşarak gelişmiştir. Sosyalist hareketin birliğinin henüz sağlanamadığı Türkiye’de sendika-parti ilişkilerini doğru değerlendiremeyen sapmalar her zaman ortaya çıkmakta, bu eğilimler sendika yıkıcılığına kadar varmaktadır.

 

İdeolojik mücadele ise işçi sınıfının bilimsel dünya görüşü ile donatılması mücadelesidir.

 

Toplumlarda her sınıfın bir ideolojisi vardır. İdeoloji; toplumdaki üretim ilişkileri tarafından, özellikle de mülkiyet ilişkileri tarafından koşullanan, belirli sınıf çıkarlarını dile getiren ve insanın düşüncesini, duygularını ve eylemlerini etkileyip kendi doğrultusunda görüşler ve değer yargıları yaratmaya ve davranış normları koymaya yönelik politik, felsefi, dinsel sanatsal... toplumsal düşünceler sistemidir.

 

İşçi sınıfının da bir ideolojisi vardır, işçi sınıfının ideolojisi sosyalist ideolojidir.

 

Sömürü ve baskının olduğu toplumlarda düşünceler de egemen sınıf ve tabakaların egemenliği altındadır. Kapitalist toplumda beşikten mezara kadar tüm eğitim ve kitle haberleşme araçları ile emekçiler burjuva ideolojisinin etkisi altında tutulmak istenir.

 

Ancak yoğun ideolojik saldırılara rağmen işçiler ve emekçiler mücadele içinde kendi sınıf çıkarlarının bilincine varırlar.

 

İşçi sınıfının sömürü ve baskıdan kurtulması için “kendiliğinden sınıf’ olmaktan çıkıp “kendisi için sınıf” olması gereklidir. Yalnızca ekonomik mücadeleye yönelik olan “kendiliğinden bilinç” işçi sınıfı biliminin yaygınlaştırılması yoluyla siyasal

 

Sayfa 8--

 

sınıf bilincine yükseltilir. Bu anlamda ‘‘devrimci teori olmadan, devrimci eylem olmaz”. Bu alanda temel görevi işçi sınıfı partisi yapar.

 

İşçi sınıfı kapitalist sınıfın dünya görüşüne karşı kendi bilimsel dünya görüşü ile mücadele eder. İşçi sınıfının dünya görüşü bilimsel sosyalizmdir.

 

İdeolojik mücadelenin iki temel amacı vardır: 1.Çeşitli araçlarla her türlü beyin yıkama yöntemiyle işçi sınıfı içinde ve tüm emekçiler arasında yayılmasına çalışılan burjuva ideolojisini etkisiz hale getirmek, 2.İşçi sınıfı içinde sosyalist bilincin egemenliğini sağlamak.

 

İdeolojik mücadele yalnızca işçi sınıfı içinde sınıf bilinci sağlamaktan ibaret değildir. İdeolojik mücadele aynı zamanda işçi sınıfının bilinçlenmesini engellemeye ve saptırmaya yönelik her türlü sağ ve sol sapmaya karşı verilen mücadeleyi de kapsar.

 

İşçi sınıfının ekonomik, politik ve ideolojik mücadelesi bir bütündür. Sınıf sendikaları işlevlerini bu bütünlüğün içinde yerine getiren sendikalardır. Sınıf sendikacılığının özü işçi sınıfı mücadelesinin ekonomik, politik ve ideolojik bütünlük içinde değerlendirilmesidir.

 

UZLAŞMACI SENDİKACILIK VE SINIF SENDİKACILIĞI

 

İşçi sınıfının sendikal alandaki mücadelesinde bugün iki temel sendikal anlayış egemendir: Uzlaşmacı Sendikacılık ve Sınıf Sendikacılığı.

 

İşçi sınıfının ekonomik, politik ve ideolojik mücadelesinin bütünlüğünü göz ardı eden ve yalnızca göstermelik ekonomik mücadeleyi amaçlayan sendikalar sınıf uzlaşmacılığını sürdü­ren sarı sendikalardır.

 

İşçi sınıfının ekonomik, politik ve ideolojik mücadelesinin bütünlüğünün bilincinde olarak, sömürüyü sınırlandırma mücadelesini, sömürüyü ortadan kaldırma mücadelesinin bir parçası olarak gerçekleştiren sendikalar ise sınıf sendikalarıdır, devrimci sendikalardır.

 

Sayfa 9--

 

İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinin güçlendiği dönemlerde burjuvazi, sınıf sendikacılığını engellemek için her türlü baskı ve saptırma yoluna başvurmuştur.

 

Bu anlamda işçi sınıfının mücadelesi içinde yeşertilen anarşizm, oportünizm, reformizm gibi akımlar işçi sınıfının sınıf sendikacılığı anlayışının çeşitli dönemlerde yara almasına neden olmuşlardır.

 

İşçi sınıfı mücadelesinin “imtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz” sloganları ile örtbas edilmeye çalışıldığı ülkemizde uzun yıllar işçi sendikalarının politika ile uğraşmaması amaçlanmış, sendikaların politik sorunlarla uğraşmaları yasaklanmıştır.

 

Türkiye’de sendikaların yasal olarak kurulduğu yıllardan başlamak üzere egemen sınıflar sendikaları ele geçirmek ve sendikalarda sınıf işbirliği anlayışını yerleştirmek için her yolu denemişler, güdümlü, kontrollü sendikacılığı teşvik etmişlerdir.

 

İşçi sınıfının ekonomik, politik ve ideolojik mücadelesinin bütünlüğünü savunarak sınıf sendikacılığını gerçekleştirmek isteyenlere en ağır baskılar uygulanırken, sınıf işbirliğini savunan sendikacılar özel yollarla teşvik edilmiş, belli bir “işçi aristokrasisi” oluşturulmuştur.

 

1960’lardan sonra sınıf mücadelesinin en hızlı bir biçimde gelişmeye başladığı dönemde İse sınıf işbirliği temeli üzerinde yüksele, Amerikan sarı sendikacılığı ilkelerine göre kurdurulan ve geliştirilen Türk-İş, “Partiler üstü Politika” aldatmacası ile uzlaşmacı sendikacılığı sürdürmüştür.

 

Baskı yoluyla sınıf sendikacılığını önleyemeyen egemen sınıflar böylece “Partiler üstü Politika” ile sınıf sendikacılığını saptırmaya çalışmışlardır. Ancak gelişen sınıf mücadelesi “Partiler üstü Sendikacılık engelini de aşmıştır. O kadar ki, artık bu sözü Türk-lş Sendikacıları bile söylemekten kaçınır durumdadırlar.

Türkiye işçi sınıfının mücadelesinin gelişmesiyle birlikte sınıf işbirliği temeline dayalı uzlaşmacı sarı sendikacılık yeni kılıflara bürünmeye başlamıştır. Artık "Partiler üstü Politikacılık” sloganı bırakılmaktadır. “Refah Toplumu”, “Sınıflar arası Denge” sözleriyle birlikte “İş Değerlendirmesi”, “Çalışma Barışı”, “Toplumsal Barış” sözleri uzlaşmacı sendikacılığın yeni sloganları olmaktadır.

 

Sayfa 10--

 

Bu tür bir yaklaşım Türk-lş ilkelerinin 5. maddesinde “Türk-İş      sınıflar arası denge, barış ve kaynaşma sağlayıcı bir

politika izleyecektir” biçiminde açıkça sergilenmiştir.

 

İşçilerin sınıf sendikacılığını seçmeleri karşısında çok sayıda sarı sendikacı işçilere sömürü ve baskının sözünü etmekte, hatta eğitim seminerlerinde göstermelik bir biçimde "artı-değer” anlatılmaktadır. Ancak bu yeni kılıflar da uzlaşmacı sendikacılığı kurtarmayacaktır.

 

Burjuvazi sınıf işbirliğini savunan uzlaşmacı sendikacılık anlayışını daha değişik görüntülerle sürdürmek amacıyla Hak-İş, MİSK, Ülke-İş gibi yeni Konfederasyonlar kurdurmuş, böylece faşist ya da dinsel ideolojilerle işçileri sınıf uzlaşmacı sendikacılığın zincirinde tutma çabalarına girişilmiştir.

 

Öte yandan uzlaşmacı sendikacılık ile sınıf sendikacılığı arasında üçüncü bir yol varmış gibi “Sosyal Demokrat Sendikacılık” adı altında işçi sınıfının mücadelesinde egemen sınıflara yaradığı açık seçik kanıtlanan sözde yeni bir yaklaşım getirilmiştir.

 

Sınıf uzlaşmacısı sendikacılık ile sınıf sendikacılığı çizgileri arasındaki ilkesel ayrılıkları bulandırmak amacıyla getirilen gerçekte kapitalizmin sonunun kaçınılmazlığını reddeden ve kapitalizmin b; ;:ı reformlarla ayakta kalabileceğini ve bu nedenle sömürenler ile sömürülenler arasında uzlaşma olabileceğini savunan bu yaklaşım da işçilere sınıf sendikacılığı mücadelesinde geri adım attırmada başarılı olamamıştır.

 

Bugün Türkiye’de DİSK ve DİSK’e üye sendikalarda somutlaşan sınıf sendikacılığı egemen sendikal çizgi olarak gelişmektedir. DİSK’in büyümesi gerçekte bunun kanıtıdır. DİSK’i DİSK yapan sınıf sendikacılığı ilkeleridir, devrimci sendikacılıktır.

 

İşçi sınıfının Ekonomik, Politik ve İdeolojik mücadelesinin bütünlüğünün bilincinde olma ve sendikal mücadeleyi bu temel üzerinde sürdürme ilkesine dayalı sınıf sendikalarının temel nitelikleri ise şunlardır:

 

SENDİKALAR KİTLE ÖRGÜTLERİDİR

 

Sendikalar kapitalizmin sömürü ve baskısına karşı işçilerin

 

Sayfa 11--

 

ortak çıkarları için birlikte mücadele verme zorunluluğundan doğan ekonomik-demokratik mücadele örgütleridir. Bu nedenle sendikalar dünya görüşü, siyasal düşüncesi, dinsel inancı, konuştuğu dil, cinsiyeti, ırkı, derisinin rengi ne olursa olsun tüm emekçilere açıktır.

 

Daha iyi çalışma ve yaşama koşulları için mücadele birliği, çıkar ortaklığı siyasal, ideolojik tercihlerden çok daha önemlidir. Bu nedenle inandıkları, bağlandıkları siyasi görüş, siyasi parti ne olursa olsun işçiler ortak ekonomik çıkarlarda rahatça birleşirler.

 

Sendikaların çıkarları ortak, hedefleri aynı olan en geniş yığınları bir örgüt içinde toplamaları, sendikaların kitle örgütü olma niteliğini ortaya koyar.

 

Burjuvazi işçilerin KİTLE örgütlerinde örgütlenmelerinden korkmakta, baskı ve saptırmalarla işçilerin sarı sendikalar yoluyla bölünmeleri için çaba harcamaktadır.

 

İşçi sınıfı mücadelesinin üçlü bütünlüğü içinde sendikaların kitle örgütü olma niteliğini göz ardı etme, sendikaların varoluş nedeni olan kitlelerin ekonomik sorunlarını, somut sendikal mücadeleyi unutma, önemli yanlışlara yol açar.

Sendikaları oluşturan temel, ideolojik ya da politik birlik değil, çıkar birliğidir. Sendikaları, işçi sınıfı partisi yerine koymak, sendikalara parti işlevlerini yüklemek, sendikaların kitle niteliğini zedeler, sendikaları kitle örgütü olmaktan çıkarır ve parçalanmalarına yol açar.

 

Bu anlamda işçi sınıfının siyasi mücadelesinin parti tarafından yönetilmesi zorunluluğunu kabul etmeyerek işçi sınıfının sendikaları aracılığıyla üretim araçlarını eline geçireceğini savunan ANARKO-SENDİKALİZM ile; sendikaların kitle örgütü olma niteliğini, çeşitli politik görüşlerdeki üyelerin sendikalar­da yönetici olabileceği gerçeğini unutarak sendikalarla devrim yapmaya kalkışan eğilimlerle; dar, sekter politik tavırları sendikalara bulaştırarak sendikaların her kademesinde fraksiyonculuk yapmaya çalışan eğilimlerle sürekli olarak mücadele edilmelidir.

 

İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinin başarılı olması sendika­ların en geniş yığınları çatısı altında bir araya getirmesi ile olanaklıdır. Bu nedenle sendikalar politik görüş, cinsiyet, ırk, dil, din, mezhep... ayrımı yapmadan daha büyük kitle örgütleri

 

Sayfa 12--

 

olmak, işkolundaki işçilerin en geniş birliğini sağlamak için çaba harcamak zorundadırlar.

Ekonomik ve demokratik taleplerin hayata geçirilmesi, kazanılmış hakların son sınırına kadar eksiksiz kullanılması ve yeni hakların kazanılması için sendikal mücadelede işçilerin kitlesel olarak örgütlenmesi ve kitlesel eylemlere girmesi zorunludur.

 

SENDİKALAR SINIF ÖRGÜTLERİDİR

 

Sendikalar kitle örgütleridir, ama aynı zamanda sömürü ve baskıya karşı mücadele eden, kapitalist sömürünün temeline yönelen işçi sınıfının örgütleridir.

 

Dünya görüşü, siyasal düşüncesi, dinsel inancı, konuştuğu dil, cinsiyeti, ırkı ne olursa olsun işçileri sendikalarda bir araya getiren ortak çıkarlar SINIF çıkarlarıdır.

 

Sendikalarda ortak çıkarlar temeli üzerinde birleşen işçiler üretimdeki yerlerine, üretim araçları karşısındaki durumlarına, üretimden aldıkları paya göre bir sınıf oluştururlar. Bu nedenle işçilerin günlük çıkarları ortaklığının temelinde sınıf çıkarları yatar.

 

İşçilerin ekonomik-demokratik talepleri kapitalist sömürü düzeninden kaynaklanır. Bu anlamda mücadele yalnızca kapitalizmin sonuçlarına karşı değil, kapitalist sömürünün temellerine karşı sürdürülmek zorundadır.

 

Sendikalar tarihsel olarak sömürüşüz ve baskısız bir toplum kurma görevini yerine getirecek, çağımızın tek devrimci sınıfı olan işçi sınıfının ekonomik ve demokratik mücadele örgütleridir. Bu anlamda sendikalar işçi sınıfının ekonomik, politik ve ideolojik mücadelesinin bütünlüğü içinde yer alırlar. Ve sınıf mücadelesi içinde üzerlerine düşen görevleri işçi sınıfının bilimi rehberliğinde yerine getirme durumundadırlar.

 

Ekonomik-demokratik mücadelenin araçları olan sendikalar kendilerini politik parti yerine koyamazlar, ancak sendikaların sınıfsal niteliğini de unutmazlar. Sendikalar işçi sınıfının politik mücadelesi doğrultusunda mücadele vermek, işçi sınıfı

 

Sayfa 13--

 

bilimine ters tüm eğilimlere karşı sendikal düzeyde ideolojik mücadeleyi sürdürmek zorundadırlar. Bu sınıfsal yaklaşım, sendikaların temel görevleri ile uyum içindedir.

 

Sendikaların sınıf ve kitle örgütü olma nitelikleri birbiri ile çelişmez, tam tersine birbirine tamamlar. Bu iki nitelikten birbirini inkarı devrimci sendikacılığın reddedilmesi demektir. Sendikaların sınıf ve kitle örgütü olma niteliklerinin içiçeliği doğru kavranıp uygulanmalıdır.

 

İşçilerin en geniş kitleler halinde sendikalarda toplanması ancak sınıf çıkarlarının savunulması temelinde gerçekleşir. Gerçekte sınıf sendikacılığı, “sendikal birlik” mücadelesi içinde biçimlenmiş ve gelişmiştir. Sınıf ve kitle kavramları arasındaki diyalektik bütünlük, sendikal hareketi sapmalara karşı korumada en önemli niteliktir. Sendikal mücadelede sınıf niteliğinin örtbas edilmesi, sendikaların kitle niteliğini de zedeleyecektir.

Sendikaların sınıfsal niteliğini unutturan, işçi sınıfının mücadelesini günlük ekonomik mücadeleye, reformlarla bozuk düzeni düzeltme mücadelesine indirgeyen ve politik mücadeleyi reddeden her türlü oportünist, reformist, sendikalist eğilim işçi sınıfını burjuvazinin kuyruğuna takmakla sonuçlanmıştır. Devrimci sendikacılık bu tür sapmalarla mücadele içinde gelişmiştir.

 

Özellikle işçi sınıfının ekonomik-demokratik mücadelesini sınıf çıkarları temeline oturtmayan, sömürünün kapitalist üretim biçiminden kaynaklandığı gerçeğini yadsıyan mücadeleyi ekonomik mücadelenin dar sınırlarına hapseden EKONOMİZM e karşı mücadele etmek ana amaç olmalıdır.

 

Sendikaların kitle niteliğinin unutulması anarko-sendikalizm gibi sol sapmalara, sınıf niteliğinin unutulması ise ekonomizm, reformizm gibi sağ sapmalara yol açar.

 

Sendikaların sınıfsal niteliği sendikalara ideolojik mücadelede önemli görevler yükler. Sendikalarda bir yandan yukarıda kısaca sözünü ettiğimiz sapmalara karşı, öte yandan işçileri etkileyen burjuva ideolojisine karşı sürekli mücadele verilmelidir. Gerici partilere bağlı olsa bile kitlesel olarak sendikalara üye işçilerde ideolojik mücadele ile, ikna yöntemi ile, sürekli eğitim ile sınıf bilinci yaratılmalı ve bu işçiler işçi sınıfının mücadelesine kazanılmazdır.

 

Sayfa 14--

 

SENDİKALAR DEMOKRATİK ÖRGÜTLERDİR

 

Çağımızda gerçek anlamda demokrasinin en kararlı savunucusu işçi sınıfıdır. Bu demokrasi anlayışı işçi sınıfının tüm örgütlerinde yansır ve sendikal demokrasi anlayışında somutlanır.

 

Sendikal demokrasi, sendika üyelerinin her düzeyde sendikayı temsil edecek, yönetecek kişi ve organları demokratik bir biçimde seçmeleri, yüklenebilecekleri ve talip oldukları görevlere seçilebilmeleri sendikayı ilgilendiren kararların oluşturulmasına etkin bir biçimde katılmaları demektir.

 

Sendikal Demokrasi, Sendikal Birliğin Temelidir.

 

Sendika üyeleri arasında aynı sosyal sınıfa mensup olmaları nedeniyle temel çıkar karşıtlığı yoktur. Ancak üyeler arasında eylem programı, yöneticiler konusunda görüş ayrılıkları olabilir. Bunlar sendikal demokrasi ile sınıf temeli üzerinde uyumlu hale getirilir.

 

Sendikal demokrasi, sendikaların kitle niteliğinin korunması ve geliştirilmesi için gereklidir.

 

Sendikal çalışmalarda en genel anlamıyla demokratik merkezi­yetçilik ilkeleri egemendir.

 

Bu ilkeleri şöyle sıralayabiliriz:

--En alt düzeyden en üst düzeye kadar tüm sendika organları seçimle işbaşına gelirler.

--Kararların hazırlanması, alınması, uygulanması ve uygulama­sının denetlenmesinde tabanın görüşleri alınır. Alt düzeydeki organlar üst düzeydeki organlara bilgi verirler, üst düzeydeki organlar alt düzeydeki organlardan gelen önerileri göz önünde bulundururlar.

--Üyeler örgüte, azınlık çoğunluğa, alt organlar üst organlara uyar. Kararların oluşmasında azınlıkta kalanlar çoğunluğun kararına uymak zorundadırlar.

--Tartışmalarda eleştiri-özeleştiri-ikna yöntemi uygulanır.

 

Demokrasi ve merkeziyetçilik ayrılmaz bir bütündür. Sendikalar-

 

Sayfa 15--

 

da yalnızca “merkeziyetçilik” ilkesinin uygulanması yöneticile­rin kesin egemenliğine yol açar. Yalnızca “demokrasi” ilkesinin uygulanması ise sendikal disiplinin yok olmasını getirir.

 

Sınıf uzlaşmacısı sendikalarda demokrasi yoktur. Gerçek bir sınıf sendikası tüm üyelerin çeşitli düzeylerde çalışmalara etkin bir biçimde katıldığı demokratik bir örgüttür, özgürlük ve disiplin, demokrasi ve merkeziyetçilik sınıf sendikalarının can damarıdır.

 

Sınıf sendikalarının örgütsel yapısı mutlaka demokratik merkeziyetçilik ilkelerine uygun olmalıdır.

 

Sendikal demokrasi gönüllü bir birlik ve disiplin içinde kendiliğindenciliğe, anarko-sendikalist eğilimlere, kitle kuyrukçuluğuna, tepeden inmeciliğe izin vermez.

 

Sendikal demokrasinin işletilmemesi halinde farklı siyasi görüşlerin yıkıcı bir biçimde karşı karşıya gelmesi, yöneticilerin tabandan uzaklaşması, farklı görüşlere karşı tasfiyecilik uygulamasına girişilmesi kaçınılmaz olur.

 

Sendikal mücadelede tehlikeli bir durum yaratan ve sendika yıkıcılığına varan fraksiyonculuk ve tasfiyeci eğilimlere karşı en etkin silah demokratik merkeziyetçilik ilkelerinin hayata geçirilmesidir.

 

Demokratik merkeziyetçilik ilkelerinin hayata geçirilmesinde eğitim çalışmaları, pratikte elde edilen deneyler büyük bir önem taşır. Üyelerin kararların hazırlanmasına, kararların alınmasına, kararların uygulanmasına, kararların uygulanmasının denetlen­mesine etkin bir biçimde katılacak duruma getirilmeleri sürekli bir sınıfsal eğitimle mümkündür.

 

Sendikal çalışmalarda kararlarda azınlıkta kalan üyelere karşı tasfiye değil, eğitim ve ikna yöntemi uygulanır. Eleştiri ve özeleştiri yöntemi en canlı bir biçimde işletilir. Sıradan üyeden en üst yöneticiye kadar tüm üyeler hata yaptıklarında özeleştiri ilkelerine uygun davranırlar. Eleştiri ve özeleştiri olmadan sendikal demokrasi ilkesi hayata geçirilemez.

 

DİSK 6. Genel Kurulu bu konuda şu kararı almıştır:

Karar 3

“……..Kongremiz,

“ 1. işçi sınıfının birliğini, Konfederasyonumuzun

 

Sayfa 16--

 

bütünlüğünü bozmaya yönelik her türden tasfiyeci girişimleri mahkum eder.

“2. Tasfiyeciliğin işçi sınıfının düşmanlarının metodu olduğunu kabul eder.”

 

SENDİKALAR BAĞIMSIZ ÖRGÜTLERDİR

 

Sendikalar burjuvaziden, onun siyasi iktidarından, başta devlet aygıtı olmak üzere sömürü ve baskı düzeninin sürmesine katkıda bulunan tüm örgüt ve kurumlardan, siyasi partilerden, burjuva ideolojisinden bağımsız örgütlerdir.

 

Sendikalar kendi Ana tüzüğü, Genel Kurul kararları ve ilkeleri ışığında demokratik olarak seçilmiş organlarıyla, hiç bir örgüte bağlı olmadan işçi sınıfı bilimi doğrultusunda çalışırlar.

 

Devrimci sendikalar burjuvazi karşısında politik, ideolojik ve örgütsel bağımsızlıklarını bir bütün olarak sürdürürler. Bağımsızlık niteliği, sınıf ve kitle sendikalarını güdümlü sınıf uzlaşmacı sendikalardan ayıran en önemli özelliklerden biridir.

 

Ancak bu bağımsızlık, örgütsel bağımsızlıktır. Örgütsel bağımsızlık işçilerin politik görüşlerini özgürce savunmalarını önlemek, işçileri politik mücadeleden alıkoymak ve ideolojik mücadeleyi yok saymak değildir. Örgütsel bağımsızlık, sınıf işbirliğini savunan sendikaların uyguladığı gibi sınıf mücadele sinde “tarafsızlık”, sınıf mücadelesine kayıtsızlık, politikaya düşmanlık değil, sınıf mücadelesine bağımlılık anlamını taşır.

 

“Partiler üstü politika” adı altında sözde “tarafsız” kalma, gerçekte burjuvaziden yana taraf tutma, sendikal mücadeleyi kapitalist sınıfın yörüngesine sokmak demektir.

 

Sınıf sendikaları kitle örgütü olmaları gereği örgütsel bağımsızlık, sınıf örgütü olmaları gereği ise işçi sınıfı bilimine ve sınıf mücadelesine bağımlılık göstermek zorundadırlar.

 

Bu nedenle devrimci sendikalar burjuvaziye, burjuvazinin politik iktidarına ve burjuva ideolojisine karşı sürekli mücadele etmek zorundadırlar. Burjuva ideolojisinden bağımsızlık sorununda, ideolojik mücadelede sendikalara büyük görev düşmektedir.

 

Devrimci sendikaların işçi sınıfının partisi karşısındaki

 

Sayfa 17--

 

bağımsızlıkları burjuva partileri karşısındaki bağımsızlıkların­dan farklıdır. Sınıf sendikaları ekonomik, politik ve ideolojik mücadelenin bütünlüğü içinde çalışmalarını işçi sınıfı partisi ile uyum içinde sürdürürler. Ancak örgütsel bağımsızlıklarını korurlar.

 

Sendikalar örgütsel bağımsızlık, sınıf mücadelesine bağımlılık anlayışı içinde emperyalizme, faşizme, şovenizme, ırkçılığın her biçimine karşı sürdürülen mücadelenin koşulları gereği örgütsel bağımsızlık ilkelerinden taviz vermeden, karşılıklı iç işlerine karışmama ilkeleri çerçevesinde ve işçi sınıfının bilimi rehberliğinde kendi dışındaki parti, dernek, sendika, meslek örgütü gibi kuruluşlarla güç ve eylem birliğine gidebilir, bu kuruluşlarla dayanışma içinde olabilirler.

 

Ancak yukarıdaki 4 temel niteliğe sahip bir sendika sınıf sendikasıdır.

 

Devrimci sendikacılığın, sınıf sendikacılığının ölçüsü sınıf sendikacılığı ilkelerinin hayata geçirilmesi,

--Kitle örgütü olma,

--Sınıf örgütü olma,

--Demokratik örgüt olma,

--Bağımsız örgüt olma, niteliklerine sahip olunmasıdır.

 

Sömürünün sınırlanması ve giderek ortadan kaldırılması mücadelesi veren DİSK bu dört temel ilkeden ödün vermez ve bunların işçi sınıfı içinde daha da yaygınlaşmasını ve kökleşmesini sağlamaya çalışır.

 

DİSK’İN ÖRGÜTSEL İLKELERİ

 

DİSK, kurulduğu 1967 yılından bu yana mücadele süreci içinde sınıf sendikacılığı temelinde örgütsel ilkelerini biçimlendirmiş ve bu ilkeleri kitlesel olarak yaygınlaştırmıştı.

 

DİSK’in örgütsel ilkeleri şunlardır:

 

1-Sendikal birlik ilkesi,

2-Gerçekçilik ilkesi,

3-Tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesi.

 

Sayfa 18--

 

Türkiye işçi sınıfı tarafından titizlikle sahip çıkılan bu ilkeler sendikal mücadelenin her alanında; örgütlenme aşamasında, toplu sözleşmelerde, direnişlerde, grevlerde, kitlesel eylemler­de hayata geçirilmiştir. DİSK üyesi sendikaların nicel ve nitel olarak gelişip güçlenmesine neden olmuştur.

 

1. SENDİKAL BİRLİK İLKESİ NEDİR?

 

Tüm işçiler aynı sınıfın üyeleridir, işçi sınıfının üyeleridir. Temelde kapitalistler tarafından sömürülen, yarattıkları artı-değere benzeri biçimde el konan, işgüçlerinden başka satacak bir şeyleri olmayan tüm işçilerin çıkarları ortaktır.

 

İşçiler benzeri koşullarda çalışır ve yaşarlar, işçilerin kendilerini sömürenler karşısında çıkarları ortak, hedefleri birdir.

 

Ancak içinde yaşadığımız toplumda politik iktidarı egemen­likleri altında tutan, işveren sendikalarında, ticaret ve sanayi odalarında, işveren derneklerinde örgütlü olan kapitalist sınıf işçi sınıfını bölmek, parçalamak için her yola başvurur.

Emperyalizme bağımlı tekelci kapitalistler başta olmak üzere egemen sınıflar politik görüş, ulus, dinsel inanç, mezhep, ırk, dil, meslek ayrımlarını körükleyerek çalışanları birbirine düşürmek istemektedirler.

 

Egemen sınıflar politik partileri ile, denetimlerindeki eğitim araçları ile, gazete, radyo, televizyon... gibi kitle iletişim araçlarıyla işçileri kendi politik ve ideolojik etkileri altında tutmak, işçilerin sınıf bilincine ulaşmalarını, onların sömürü ve baskıya karşı çıkan kişiler olmalarını engellemeye çabalamaktadırlar.

 

Ayrıca işçi sınıfı içinde küçük burjuva ideolojisi yaygınlaştı­rılmak, işçi sınıfı bilimine ters sağ ve sol sapmalar yeşertilmek istenmektedir.

 

Öte yandan işçileri sendikal alanda parçalamak için her türlü yasal yol da gerçekleştirilmiştir. İşçilerin bir bölümüne toplu sözleşmeli, grevli sendikalaşma hakkı tanınmamıştır. Sendi­kalaşma hakkı olanlar ise 34 işkolunda paramparça edilmiş, her işkolunda çok sayıda sarı sendika kurdurtularak işçilerin bu kuruluşlarda bölünmeleri istenmiş, sahte konfederasyon­lar türetilmiştir. Kısacası, işçilerin işyerlerinde, işkolların­da, ülke çapında ve uluslararası çapta birlik ve dayanışma içinde olmamaları için her yol denenmiştir, denenmektedir.

 

Sayfa 19--

 

Türkiye’de işçiler şu anda yüzlerce sendikada, 6 konfederas­yonda yapay bir biçimde bölünmüş durumdadır. Ancak bu durum geçicidir.

 

Böylesine “böl-parçala-yönet” politikasının egemen kılınma­ya çalışıldığı bir ortamda işçilerin BİRLİK içinde eyleme girmelerinden başka çıkar yol yoktur.

 

Genelde işçi sınıfının birliği maddi temeller üzerinde yükselir ve bu birlik sınıfsal bir birliktir.

 

İşçi sınıfının birliği sorununda işçi sınıfının burjuva ideolojisinin etkilerinden kurtarılması, işçi sınıfı bilimi ile donatılması, sınıf mücadelesinin başarılı olmasında en önemli koşuldur.

 

Sendikalar, bu anlamda işçi sınıfı içinde yeşertilmek istenen sapmalara ve burjuva ideolojisine karşı ideolojik mücadelede sendikal düzeyde görevlerini yerine getirirler.

 

İşçi sınıfının mücadelesinde sendikal birliğin sağlanması önemli bir yer tutar. Sendikal birlik ise işçilerin, tüm çalışanların aynı sendikal çatı altında toplanmalarıdır. Sendikal birliğin temeli işyerlerindeki birliktir.

 

DİSK’in sendikal birlik ilkesi dört düzeyde gerçekleşir:

 

1-İşyerinde birlik,

2-İşkolunda birlik,

3-Ülke çapında birlik,

4-Uluslararası çapta birlik.

 

İŞYERİNDE BİRLİK

Kapitalizmin tekelci aşaması ile birlikte gittikçe güçlenen tekellere karşı mücadelede işçilerin kitlesel bir biçimde sendikalarda birliğinin sağlanması en önemli sorun olmuştur.

 

Burjuvazinin çeşitli türde sarı sendikalarda bölmeye çalıştığı işçilerin sınıf sendikacılığı temeli üzerinde birliği sağlanmalı­dır.

 

İşçilerin sendikal birliği işyerlerinde başlamaktadır. İşçiler işyerlerinde bir tek sendikasız işçi bırakmadan, işverenlerin

 

Sayfa 20--

 

farklı davranarak, farklı ücret ödeyerek yada zam yaparak, bölgesel, etnik, dinsel farklılıkları kullanarak geliştirmek istediği bölücü tavırlarla mücadele ederek sendikal birliği korumak zorundadırlar.

Üretim araçlarının kapitalist özel mülkiyette olmasına karşın üretimin toplumsal bir biçimde gerçekleştirilmesi işyerlerinde birlik için gerekli maddi koşulları oluşturur.

 

Kapitalistlerin çok sayıda sarı işyeri sendikası kurdurduğu, yetkili sendikanın saptanmasında ve grev oylaması sırasında kendi çıkarlarına uygun bir sonuç çıkmasını sağlamak için her çabaya giriştiği Türkiye’de, işyerinde birlik sağlama yoğun ve dişe diş bir mücadeleyi gerektirmektedir.

 

Sendikal birliği sağlamada işyeri örgütlenmesini temel alan DİSK ve üyesi sendikalar, sendikaların sınıf ve kitle örgütü olma niteliklerini göz ardı etmeden, örgütlenme aşamasından başla­mak üzere tüm sendikal çalışmada işçilerin, işyerinde sendikal birliğini sağlamak için her olanağı denemek zorundadırlar.

 

İşyeri sorunlarını yoğunlaştırmadan anında müdahele edip çözerek,sendikal disiplinden en ufak bir taviz vermeden, kitle kuyrukçuluğu yapmadan, işyerlerinde çeşitli politik parti yada gruba bağlı üyelerimiz olabileceği gerçeğini unutmadan, dayatmacı ve tasfiyeci davranışlara düşmeden, ama işçi sınıfının bilimine ters düşünce ve davranışlarla da mücadele ederek, işyerlerinde sınıf temeli üzerinde bir birlik sağlamak zorundayız.

 

 

İŞKOLUNDA BİRLİK

 İşyerlerinde birlik, işkollarında sendikal birlik ile pekiştirmelidir. Bugün İşkolları Yönetmeliği ile işçiler yapay bir biçimde 34 işkolunda bölünmüş­lerdir.

 

İşkolunda birlik, DİSK’in başta gelen amaçlarından biridir. DİSK Ana tüzüğünün 5. maddesinde “ulusal düzeyde tüm işçilerin ana işkollarında tek sendikada örgütleyerek DİSK içinde bütünleş­melerini sağlamak” biçiminde belirtilen bu amaç DİSK’in 6. Genel Kurulunda alınan 3 sayılı kararda “DİSK her işkolunda bir tek sendika ve ülke çapında anti-faşist, anti-emperyalist nitelikli bir tek sendikal konfederasyon olması yolunda çalışma yapılmalıdır,” denilerek somut bir biçime sokulmuştur.

 

Sayfa 21--

 

İşkolunda birlik sağlamanın bir yolu aynı işkolundaki sendikaların sınıf sendikacılığı ilkeleri temelinde birleşmeleri, diğer yolu ise işkolları sayısının azaltılmasıdır.

 

Ana tüzüğünde işkolu sayısını 16 olarak saptayan ve bunları somut olarak açıklayan DİSK, işkolları Yönetmeliğinin 16 işkoluna göre düzenlenmesi için yoğun mücadele vermektedir.

 

ÜLKE ÇAPINDA

Ekonomik-demokratik mücadelede işkolu düzeyinde birlik de yeterli değildir. İşyerlerinde ve BİRLİK işkollarında birlik ülke çapında tek bir konfederas­yonda birlik ile güçlü bir biçime sokularak tamamlanmalıdır.

 

Bugün Türkiye’de ikisi büyük 6 konfederasyon vardır. Bunlardan yalnızca DİSK, sınıf sendikacılığı çizgisini sürdür­mekte diğerleri ise çeşitli biçimlerde sınıf işbirliği temelinde sarı sendikacılık yapmaktadırlar.

 

1952 yılında kurulan ve özellikle kamu iktisadi teşekküllerinde belli baskılarla, gizli oy açık sayıma dayanan sendika seçme özgürlüğünün, yani referandumun yasalaşmaması sonucu çökmesi geciken ve şu anda uygulamada tek konfederasyon olma döneminin tüm ayrıcalıklarını yaşayan Türk-lş her geçen gün sınıf sendikacılığı karşısında önemli darbeler yemektedir.

 

Bugün tüm çalışanların grevli, toplu sözleşmeli sendikalaşma hakkının da eninde sonunda alınacağı gerçeği unutulmadan, işçilerin sınıf sendikacılığı temeli üzerinde ilkeli bir biçimde tek bir konfederasyonda birliğini sağlama ana görevdir.

 

Bu görevi yerine getirecek olan, yine Türkiye işçi sınıfı ve onun devrimci sendikal örgütü DİSK’tir.

 

Özellikle son 11 yıl içinde devrimci sendikal mücadelenin gelişmesiyle birlikte Amerikancı sarı sendikacılık anlayışı önemli darbeler yemiş ve devrimci sendikacılık anlayışı kitleler içinde kök salmaya başlamıştır.

Devrimci sendikacılık ilkelerinin yayılmasından telaşa düşen burjuvazi “sendika enflasyonundan söz ederek Türk-İş ile DİSK’in birleşmesini istemektedir. Böylece sınıf işbirliği temeli

 

Sayfa 22--

 

üzerinde sınıf uzlaşmacı sendikacılık anlayışının yeniden egemen kılınabileceği sanılmaktadır.

 

Ancak bu iş sanıldığı kadar kolay değildir. DİSK bugüne kadar vermiş olduğu mücadele ile gelişmelerin böyle olmayacağını da kanıtlamıştır.

 

Bugün sendikal alanda çökmekte olan yapıyı sınıf uzlaşmacı örgüt Türk-lş, gelişmekte olan yapıyı ise sınıf sendikal örgütü DİSK temsil etmektedir.

 

Böyle olmakla birlikte DİSK, belirli koşullarda sınıf sendikacılı­ğı ilkeleri temelinde diğer sendikal örgütlerle belli istemler etrafında ortak eylem olanaklarını arar, gerektiğinde zorlar ve diğer sendikal örgütleri ortak eyleme çağırabilir.

 

Bugün DİSK ilkeleri kitlesel bir biçimde Türk-lş üyelerince benimsenmeye başlanmıştır. Merkezi sendikal baskı ve tehditlere rağmen binlerce Türk-lş üyesi 15-16 Haziran Direnişine, 1 Mayıslara ve 20 Mart Faşizme İhtar Eylemine katılmıştır.

 

MC dönemlerinde faşizme teslim olan Türk-lş yöneticilerinin baskısına rağmen DİSK ve Türk-lş üyeleri tabanda EYLEMDE BİRLİK sağlamaktadırlar. Bu eylemde birlik zamanla tüm ideolojik engelleri aşarak devrimci sendikacılık ilkeleri temelinde tek bir konfederasyonda birliğe dönüşecektir.

 

DİSK 6. Genel Kurulu Konfederasyonumuzun bütünlüğünü bozmaya yönelik her türden tasfiyeci girişimleri mahkûm ederek, işçi sınıfının birliği yolunda her zamankinden daha aktif ve kararlı bir biçimde çalışılması gerekliliğini, bir kez daha vurgulamıştır.

 

 

ULUSLARARASI ÇAPTA BİRLİK

Ülke çapında tek bir konfederasyonda birlik de               yeterli değildir. Sömürü ve baskıya karşı mücadele eden işçiler, tüm kapitalist ülkelerde benzeri biçimde sömürülen ve aynı çıkarlara sahip olan işçilerle, sosyalist ülke işçileriyle, ulusal kurtuluş mücadelesi veren halklarla en yoğun ilişkiler kurmak zorundadırlar.

 

Dünya çapında sömürü ve baskı sürdüren emperyalist çok

 

Sayfa 23--

 

uluslu tekellere karşı, kapitalist-emperyalist sistemin derinle­şen bunalımının getirdiği yeni sorunlara karşı, çeşitli ülkelerde demokratik hak ve özgürlüklere yapılan saldırılara karşı, sendikal hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi için, emperyalizme, faşizme, ırkçılığa, şovenizme, yeni sömürgeciliğe karşı mücadelede kalıcı zaferler elde edilmesi için, sürekli ve kalıcı bir dünya barışı için sendikalar arasında dünya çapında ortak eyleme girmek zorunludur.

 

Çokuluslu tekellerde çalışan işçiler, ekonomik mücadelelerinde aynı şirketin diğer ülkelerdeki işyerlerinde çalışan işçilerle çok sıkı bir dayanışma içinde olmaları, mücadelenin başarılı olmasında en önemli etken olmaktadır.

 

Uluslararası çapta birlik içinde olan tekelci kapitalistlere karşı, işçilerin uluslararası çapta birlik ve dayanışma sağlama­ları, işçi sınıfının her düzeydeki mücadelesini etkinleştirmekte, işçilerin kazanılmış haklarını kullanmalarında ve uluslararası çapta yeni ekonomik ve demokratik haklar elde etmelerinde kalıcı zaferler sağlamaktadır.

 

DİSK, kapitalist ülke, üçüncü dünya, sosyalist ülke sendikaları ve bunların üye olduğu uluslararası sendikal örgütlerle en geniş ilişkileri kurar, emperyalizme ve faşizme karşı ortak mücadele yollarını arar.

 

İşyerlerinde bir tek sınıf sendikasında birlik, işkollarında bir tek sınıf sendikasında birlik, devrimci sendikacılığı sürdüren bir tek konfederasyonda birlik ve uluslararası çapta birlik sağlayan işçi sınıfı, sendikal alanda yenilmez bir güçtür.

 

DİSK’in sendikal birlik ilkesi böyle bir yaklaşıma dayanmakta­dır.

 

2.GERÇEKÇİLİK İLKESİ NEDİR?

 

DİSK ve DİSK üyesi sendikaların çalışmalarında gerçekçilik egemendir. Bu gerçekçilik, soyut bir gerçekçilik değil, işçi sınıfının bilimine, yani bilimsel sosyalizme dayalı bir gerçekçilik olmak zorundadır.

 

İşçi sınıfı ekonomik mücadelesini kendiliğindenci bir çizgide yürütemez. Bu mücadelede kuyrukçuluğa, kitle dalkavukluğuna yer yoktur.

 

Sayfa 24--

 

Sendikal mücadelede örgütlenme ve toplu sözleşme çalışmaları başta olmak üzere eğitim, basın-yayın, araştırma ve diğer çalışmalarda gerçekçilik ilkesi, olaylara nesnel bir açıdan yaklaşım egemen olmak zorundadır.

 

Ancak elde edilebilecek daha ileri haklar için yapılacak mücadeleyi “gerçekçilik” ilkesini kalkan yaparak pasifize eden anlayışlarla da sürekli olarak mücadele edilmelidir.

 

İşçi sınıfının ekonomik, politik, ideolojik mücadelesinde başarılı olması, ancak olaylara nesnel bir açıdan yaklaşmak ile mümkündür. Ayağı yerden kesik bir mücadele, somut gerçeklere dayanmayan bir mücadele, yenilgi ile sonuçlanacak­tır. DİSK’in gerçekçilik ilkesi bu anlamda mücadelenin bilimsel çizgide yürütülmesi ve işçi sınıfının bilimi ışığında nesnel sonuçlara varılması demektir.

 

3. TABANIN SÖZ VE KARAR SAHİBİ OLMASI İLKESİ NEDİR?

 

Bir sendikal örgütün işçilerin çıkarlarını iyi savunabilmesi; üyelerin söz ve karar sahibi olma hakkını kullanmasına ve mücadeleye aktif olarak katılmasına bağlıdır. Zaten işçi sınıfının bilinçli katılımının sağlanamadığı mücadelelerin başarıya ulaşma şansı yoktur.

 

İşte, sınıf uzlaşmacılığına karşı 1967 yılında kurulan DİSK, “tabanın söz ve karar sahibi olma ilkesi” olarak adlandırdığı bilimsel ilkeden hareketle yola çıkmıştır. DİSK’in kuruluş bildirgesinde “sendikal çalışmanın demokratik bir denetleme ile yürütülmesi gerekir” denmektedir.

 

DİSK’in kuruluş bildirgesinde yer alan bu bilimsel ilkenin titizlikle savunulması ve hayata geçirilmesi sonucudur ki, kuruluşunda 30 bin üyeyi temsil eden DİSK’in, bugünkü üye sayısı 500 bine ulaşmıştır. DİSK, Türkiye işçi sınıfının güvenini kazanmış ve sendikal planda tek kurtuluş umudu haline gelmiştir.

 

Sendikalarda, tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesine SENDİKAL DEMOKRASİ denir. Sendikal demokrasi, tüzük çerçevesinde ve işçi sınıfı disiplini içinde demokratik merkeziyetçilik ilkelerini uygulama^ ve işlerlik kazandırmakla hayata geçirilir.

İşçi sınıfının mücadelesinde okul işlevine sahip sendikalarda,

 

Sayfa 25--

 

 

üyelerin demokratik merkeziyetçilik ilkeleri içinde eğitilmeleri, bu ilkeleri hayata geçirmeleri, yönetmeyi öğrenmeleri, yarını kuracak olan işçilerin eğitilerek hazırlanmasında en önemli bir araçtır.

 

Bir örgütte demokratik merkeziyetçiliğin olgunluk ve gelişkinlik düzeyi, o örgütün sağlamlığını ve güçlülüğünü gösterir. Bir örgütte, aşağıdan yukarıya demokrasi, yukarıdan aşağıya merkeziyetçilik işler. Böylece demokrasi ve merkeziyetçilik birbirlerini tamamlayarak geliştirir ve güçlendirir. Sendikal örgütün işleyişinde; ne birinde, ne de ötekinden vazgeçilmez.

 

“Tabanın söz ve karar sahibi olması” ilkesinin uygulanması sırasında bazı olumsuz gelişmeler ve ters yorumlamalar gözlenmektedir.

 

Bu eğilimlerden biri; demokratik işleyişi ikinci plana itip merkeziyetçi uygulamayı öne çıkarmaktır. Diğeri; “tabanın çıkarları” adına, “demokrasi” adına demokratik-merkeziyetçiliğin merkeziyetçi yanını atıp örgütü yok saymaya vardırılan tavırlardır.

 

Demokratik merkeziyetçi işleyişin başlıca koşulları şunlardır:

 

- Tüm yönetim organlarının aşağıdan yukarıya doğru seçimle işbaşına gelmesi:

Sendikalar yönetim organları denince, genel merkezden başlayarak, bölge, şube ve işyeri sendikal birimlerine varıncaya kadar tüzükle belirlenmiş, birbirini tamamlayan örgüt ağı anlaşılır.

 

-Kararların hazırlanması, alınması ve uygulanmasında tabanın görüşlerinin alınması:

 

Sendikal demokrasi, sadece yönetimin seçimle saptanması ilkesine dayanmaz. İki seçim (kongre) dönemi arasında, sendikal mücadelenin her alanında demokrasi ilkesi uygulanır. Genel Kurul Kararları dışında sendika üyelerini ve işçi sınıfını ilgilendiren her mücadelede, tüzük çerçevesi ve organ işleyişi içinde üyelerin görüşleri alınır.

 

Tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesi ile gerçekçilik ilkesi bir bütün oluşturur. Tabanın görüşlerinin uygulanabilir olması, bu görüşlerin gerçekçi olmalarına bağlıdır.

 

Sözgelimi bir sendikanın bütününü ilgilendiren, bu nedenle

 

Sayfa 26--

 

bütünün Kararını gerektiren bir olayda bir işyerinde çalışan işçilerin tümünün verdiği karar ancak biröneri olabilir.

 

-Alt organların üst organlara, azınlığın çoğunluğa uyması:

 

Demokratik merkeziyetçilik ilkesi gereği, aşağıdan yukarıya doğru seçimle işbaşına gelen yönetim organlarının alacağı kararlara, alt organlar ve üyeler uymak zorundadır, örgüt içi disiplin bunu gerektirir. Üst organlardan gelen kararlara uyulmadığı takdirde, örgüt işleyişinde disiplinsizlik ve anarşi başlar.

 

Alt organ, üst organın kararlarına uyup onları uygularken, kendisi de üst organa eleştiri ve öneri getirir. Üst organlar da alt organlardan gelen eleştiri ve önerileri geçiştirmeci bir tavırla değil, özenle ele alır. Böylelikle demokratik merkeziyetçiliğin demokrasi yanı kongreden kongreye değil, sendikal mücadele­nin her adımında korunmuş, uygulanmış ve geliştirilmiş olur.

 

Örgütlü çalışmanın özü ve temeli kolektif çalışmaya, ekip çalışmasına yani; organ çalışmasına dayanır. Bir örgütte organlar çalışmıyorsa, alt ve üst organlar arasındaki bağ zayıfsa, üyeler toplantılara disiplinli ve aktif bir şekilde katılmıyorlarsa örgüt işleyişi zedelenir.

-Tartışmalarda eleştiri-özeleştiri-ikna yönteminin kullanılması:

 

Organ çalışmasının en önemli ilkesi “azınlığın çoğunluk kararına uymasıdır”. Bir organ içinde çeşitli görüş ayrılıkları çıkabilir. Ama farklı düşünceler eleştiri-özeleştiri-ikna yöntemiyle giderilmeye çalışılır. Kararların oybirliği ile çıkması için çaba gösterilir.

 

Tartışmalarda kullanılacak yöntem ikna yöntemidir. Ayrı görüş ve öneri ileri sürenler, organ kararının kendilerince en doğru biçimde çıkmasını sağlamak için birbirlerini ikna etmeğe çalışırlar.- İkna yöntemi sonuna kadar kullanılıp kararların oybirliği ile çıkması için çalışılır. Ancak ayrı görüşleri savunan taraflar anlaşamıyorlarsa, kararların gecikmemesi, çalışmanın aksamaması için oylamaya başvurulur ve sonucuna göre hareket edilir.

 

Eleştiri organlar içinde yapılır. Eleştiri somut olaylara dayanır, hataların ortaya konmasının yanında, hatalara yol açan nedenlerin ortadan kaldırılması ve hataların tekrarlanmaması için öneri getirilmesi gerekir.

 

Sayfa 27--

 

Özeleştiri yapmak ise yalnızca özür dilemek ya da hatayı kabul etmek değildir. Özeleştiri yapmak yanlışların ve bu hataların nedenlerini araştırarak bir daha tekrarlanmaması için çaba harcamayı gerektirir.

 

Sendikalar genellikle kitle örgütü olma özelliğinden dolayı, değişik düşüncelerde olan üyelerden oluşur. Sendika demokra­sisinin işleyişi, değişik düşüncelerde olan üyelerin eleştiri-özeleştiri-ikna yöntemini kullanarak ortak amaçlarını belirlemeye olanak tanır. Bu örgütte var olan değişik düşünce akımlarını karşı karşıya getirmeyi değil, onları örgüt işlerinin yönetiminde birleştirmeyi sağlar. Birliği sürdürme arzusunu ve örgüt disiplinine saygıyı pekiştirir.

 

“TABANIN SÖZ VE KARAR SAHİBİ OLMASI” İLKESİNİN HAYATA GEÇİRİLMESİ İÇİN:

 

1-İşyeri sendika organlarının oluşturulması:

Sendikal örgütlenmede “taban” deyince; işyerinde çalışan sendika üyeleri akla gelir. İşyerindeki üyelerin gerek örgüt yönetiminde, gerekse sendikal mücadelenin her alanında söz ve karar sahibi olabilmesi için temel koşul; işyeri sendika organlarının tüm üyelerinin iradelerini en iyi şekilde kapsayacak bir yapıda olmasıdır. İşyeri sendikal organları, sendikal çalışmanın can damarıdır.

 

İşyerindeki sendika organları, Genel Merkez, Bölge veya Şube Organları gibi demokratik merkeziyetçilik ilkelerine uygun olarak çalışan organlardır.

 

Birçok sendikada işyeri sendikal organı yalnızca işyeri sendika temsilciliği düzeyindedir. Oysa tekelci kapitalizmin gelişimi ile birlikte binlerce işçinin çalıştığı büyük işyerleri ortaya çıkmıştır. Üretimdeki işbölümünün doğal sonucu olarak işyerleri atölyelerle, değişik kısımlara, bürolara ayrılmıştır. Özellikle böylesi büyük işyerlerinde, sayısı yasa ve toplu iş sözleşmesi ile belirlenmiş olan temsilcilik kurulu yetersizdir.

 

İşçi sınıfının sendikal örgütü, canlı bir organizma gibi olmalıdır. Sendikal örgütün canlı bir organizma gibi çalışabilmesi, canlı bir savaş örgütü olabilmesi için, üyeler ve organlar arasında kan dolaşımındaki damarlar, kılcal damarlar sistemi gibi bir bağın kurulması gerekir. Bu nedenle, işyerinde sendikal örgüt ağını her bölüme, her atölyeye yaymak zorunludur. Ancak o takdirde, üyelerin sendikal mücadeleye etkin olarak katılımı sağlanır, tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesi hayata geçirilir.

 

Sayfa 28--

 

Böyle bir örgüt ağı, işyerinin en alt biriminden başlayarak üyelerin görüşlerini genel merkez yöneticilerine, genel merkezin kararlarını işyerindeki tüm-üyelere süratle ve sağlıklı olarak ulaştırabilir. Bu yapının kurulabilmesi için sendika tüzüklerinin böyle bir oluşumu içermesi zorunludur.

 

İşyeri sendikal organlarının (işyeri, atölye, ünite, kısım ya da bölüm temsilcilik kurulları) oluşturulması, güçlendirilmesi temel görevlerimiz arasında olmalıdır. Bunu gerçekleştirdiğimiz oranda, çok sayıda üyenin sendikal çalışmalarda görev ve sorumluluk alması sağlanır. Böylece üyelerin sendikal mücadelenin her alanında etkinlikleri artar. Böylesi bir temel üzerinde yükselen bir sendikal örgütte sendikal demokrasi tüm kuralları ile işler. Örgüt gelişir ve güçlenir.

 

2-Sendika ana tüzüklerinin demokratik bir yapıda olması:

Sendikal demokrasinin gelişip güçlendirilmesinin temel koşullarından biri de, sendika ana tüzüklerinin demokratik bir yapıda olmasını zorunlu kılar.

 

Sendikal demokrasi tüzük çerçevesi içinde, tüzüğe bağlı olarak uygulanır. Sendika ana tüzükleri işyerindeki sendika organlarını içermeli ve bu organlarda görev alacak üyelerin mutlaka seçimle işbaşına gelmesine olanak verilmelidir.

 

Örgütün her kademesi, organların işleyişinde azami titizliği göstermelidir. Organlar mutlaka çal ıştırı İmal ı, organ toplantıları düzenli bir şekilde yürütülmelidir. Ana tüzüklerde belirtilen yönetim organları, danışma organları, üye toplantıları aksatıl­madan yapılmalıdır. Böylece hem sendika üyelerinin bilinç düzeyleri yükseltilir hem de deneyleri ve inisiyatifleri arttırılır.

 

Demokratik-merkeziyetçilik ilkeleri ışığında ana tüzüğün işleyişi sağlanırken, sendikal demokrasi gel işi p; g üçlen i r.

 

3-Toplu Sözleşmelerin Gerçekleştirilmesinde Tabanın Söz ve Karar Sahibi Olması İlkesinin Sağlanması:

Ekonomik-demokratik mücadelenin bir parçası olan toplu sözleşmeler işyerlerinde ya da işkolunda üyelerin ne oranda söz ve karar sahibi olduklarının, ne oranda karar verme durumunda bulunduklarının önemli bir ölçüsüdür.

 

Toplu Sözleşme ilke, amaç, politika, strateji ve taktiklerinin işçi sınıfı bilimine uygun olarak somutlanması, bunun için de yine

 

Sayfa 29--

 

tabanın görüş ve düşüncelerine başvurulması zorunludur.

 

Toplu sözleşme taslaklarının hazırlanmasında, toplu sözleşme görüşmeleri sırasında, uyuşmazlığa düşüldüğü sırada, grev kararının alınması sırasında, grev uygulanması sırasında, toplu sözleşmenin bağıtlanması sırasında tabanın söz ve karar sahibi olmasının sağlanması DİSK üyesi sendikaların ana ilkesidir.

 

Yukarıdaki aşamalarda yardımcı araçların yansıra tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesinin gerçekleştirilmesinde en etkin yol üye toplantılarıdır.

 

Üye toplantılarında tabanın gerçek anlamda söz ve karar sahibi olabilmesi için üyelere gazete, bildiri, toplantı gibi araçlarla sürekli olarak sendikanın toplu sözleşme hedef ve ilkeleri, sendikanın koşulları, ülkenin somut ekonomik, toplumsal, politik koşulları, işyeri ve işkolunun koşulları, işveren örgütlerinin, sendikalarının durumları ve bu örgütlerin strateji ve taktikleri üzerine geniş bilgi verilmeli, üyeler on geniş biçimde eğitilmelidirler.

 

DİSK’İN TEMEL MÜCADELE İLKELERİ

 

DİSK’in temel mücadele ilkeleri işçi sınıfının ekonomik, politik ve ideolojik mücadelesinin bütünlüğü gerçeğinden kaynaklanır. Bu ilkeler DİSK Ana tüzüğünün “Temel Amaç ve İlkeleri”, “Görev ve Yetkileri” bölümlerinde somutlanmıştır.

 

DİSK Genel Kurulları bu ilkeleri günün koşullarına göre yaratıcı bir biçimde değerlendirerek gerekli kararları alır ve bunların hayata geçirilmesi için yol gösterir.

 

DİSK, kapitalist sömürü ve baskıya karşı mücadelede işçi sınıfının dünya görüşü olan bilimsel sosyalizmin ilkelerine göre davranır.

DİSK’in mücadelesine işçi sınıfı bilimi yol gösterir. DİSK Ana tüzüğünün 3. maddesi şöyle demektedir:

 

İşçi sınıfının devrimci bir niteliğe erişmesi ve bilinçlenmesi ancak yurt ve dünya olaylarının emekçiler

 

Sayfa 30--

açısından ve bilimsel yoldan değerlendirilmesine bağlı­dır. Bilim işçi sınıfının en önemli bir mücadele aracıdır”

 

DİSK’in temel mücadele ilkeleri toplumsal, ekonomik, politik yapıya, Türkiye’nin emperyalizme bağımlı geri kalmış bir ülke olması gerçeğine dayanır. Başlıca amacımız emperyalist zincirin kırılarak, ülkemizin bağımsızlığa kavuşması, işçi sınıfının öncülüğünde başta yoksul köylüler olmak üzere tüm emekçilerle oluşturulacak iktidarın, giderek sosyalizmin kurulmasıdır.

 

DİSK’in temel mücadele ilkeleri yalnızca işçi sınıfının değil tüm emekçi halkın çıkarları doğrultusunda biçimlenir. Çünkü DİSK, işçi sınıfının istemlerini hayata geçirebilmek için tüm emekçi kesimlerin desteğini de almak zorundadır. Emekçi halkın sorunlarının çözümü, işçi sınıfının sorunlarının çözümünden ayrı düşünülemez.

 

DİSK, İŞÇİ SINIFININ BİRLİĞİ İÇİN MÜCADELE EDER

 

İşçi sınıfı gücünü birlikten alır. Kapitalist sömürüye karşı mücadele eden işçi sınıfı bu mücadelesinde başarıya ulaşmak için birliğini gerçekleştirmek zorundadır. Kapitalist toplumda çalışanları bir araya getiren koşullar, önceki toplum biçimlerine göre daha elverişli bir durum doğurur.

 

Üretimin toplu yapılması, üretim merkezlerinin büyümesi, büyük ölçekli fabrikaların kurulması... İşçilerin bir araya gelmesini sağlamaktadır. İşçilerin aynı sınıftan olmaları, üretim araçlarını birlikte kullanmaları, üretim içinde birlikte olmaları, kapitalist toplumda aynı biçimde artı-değer sömürüsü ile karşı karşıya kalmaları, bu birliğin maddi koşullarını oluşturur. Bu nedenle işçi sınıfının düşünce, davranış ve yaşama biçimi ortak, çıkarları birdir.

 

Sömürü karşısında çıkarları ortak olan işçilerin sınıfsal hedefleri de aynıdır: Sömürüşüz, baskısız bir toplumun, yani sosyalizmin kurulması. Ne var ki, işçi sınıfının birliğini sağlamak sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Çünkü

 

Sayfa 31--

 

kapitalistler sürekli bir biçimde işçi sınıfının birliğini bozmaya, onların sınıf bilincine ulaşmasını engellemeye çalışırlar. Sınıf ve kitle sendikalarının başta gelen temel görevlerinden biri de birliği gerçekleştirmek, birliği bozucu davranışlara karşı mücadele etmektir.         - v

 

DİSK, kurulduğu 1967 yılından bu yana sürekli olarak işçi sınıfının birliği için mücadele etmiş, sendikal alanda birliğin sınıf temelinde oluşmasını sağlamaya çalışmıştır.

 

DİSK Ana tüzüğünün 5. maddesinde bu amaç şöyle belirtilmiş­tir:

“a) Ulusal düzeyde tüm işçileri ana işkollarında tek sendikada örgütleyerek DİSK içinde bütünleşmelerini sağlamak,

“b) DİSK’i Türkiye işçi sınıfının en güçlü demokratik sınıf ve kitle örgütü durumuna getirmek,

“c) işçi sınıfının sendikal hareketinin izleyeceği ekonomik, sosyal ve siyasal politikanın kalın çizgisini saptayarak bu bu politika üzerinde birlikte hareketi sağlamak.”

 

DİSK, sınıf sendikacılığı ilkelerine sıkı sıkı bağlı kalarak sendikaların sınıf ve kitle örgütleri, bağımsız ve demokratik örgütler olduğunu unutmadan her türlü sapmaya karşı durarak, işçi sınıfının birliği yolunda sürekli mücadele eder.

 

DİSK 6. Genel Kurulunun aldığı 3 sayılı karar bu anlamda yol gösterici bir karardır:

“a) İşçi sınıfının, sermayenin ve faşizmin saldırılarına karşı en önemli siperlerimizden biri olan sendikalarımızda işçilerin ve sendikaların birliği sağlanmalıdır.

“b) Bu nedenle, DİSK her işkolunda bir tek sendika ve ülke çapında anti-faşist, anti-emperyalist nitelikte bir tek sendika, konfederasyon olması yolunda çalışma yapmalı­dır.

“c) Sendikaları birleştirmede tek prensip: Sermayeye ve faşizme karşı mücadele, sendika demokrasisi için savaşmak olmalıdır. Bu ilkeler ışığında işçi sınıfının birliğinin gerçekleştirilmesi için DİSK her türlü çabayı sarf edecektir.”

 

Sayfa 32--

 

DİSK, ULUSAL BAĞIMSIZLIK İÇİN MÜCADELE EDER

 

DİSK, ulusal bağımsızlık için mücadele veren bir sendikal örgüttür. Bugüne değin yürütmüş olduğu eylemler, sınıf ve kitle sendikacılığı yolunda belirlemiş olduğu çizgi bunun en açık bir kanıtıdır.

 

Türkiye emperyalizme bağımlı geri kalmış bir ülkedir. Ülkemizde var olan emperyalist sömürü ve baskı başta işçi sınıfı olmak üzere tüm emekçi halkımızı ezmekte, milyonlarca insanımızı açlığın, yoksulluğun ve işsizliğin pençesine itmektedir. Bugün başta ABD olmak üzere kapitalist-emperyalist ülkeler dev tekelleri, çokuluslu şirketleriyle ülkemizin tüm zenginliklerini talan edip, Türkiye’deki ortaklarıyla birlikte işçi ve emekçilerimizin yarattığı değerlere el koymaktadırlar.

 

Türkiye ekonomisinin kapitalist-emperyalist sisteme bağımlılı­ğı pekiştirilmekte, Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşların baskısıyla sömürü çarkı daha da hızla döndürülmektedir.

Türkiye’nin üye olduğu askeri saldırı örgütü NATO, bağlı olduğumuz ikili anlaşmalar, topraklarımızdaki ABD üsleri ve yabancı askerlerin varlığı' da ulusal bağımsızlığımızı yok eden emperyalist zincirin askeri halkaları olarak görev yapmaktadır.

 

Türkiye’nin ekonomik, politik, ideolojik ve askeri alanlarda emperyalizme bağımlı olduğunu saptayan DİSK, kurulduğu yıldan bu yana ulusal bağımsızlığın kararlı bir savunucusu olmuş Türkiye halkının bağımsızlık özlemlerini dile getirmiş ve bunu Ana tüzük maddesi biçimine de sokarak temellendirmiştir.

 

DİSK Ana tüzüğü madde 3:

“DİSK,... öncelikle Türkiye’nin her bakımdan bağımsız olmasını ve hızlı kalkınma yoluna girmesini zorunlu görür.

“...İşçi sınıfının sorunları tam bağımsızlığa kavuşmuş toplumcu bir düzende çözümlenir.”

 

Bugüne kadar yapılmış olan Genel Kurullarda ulusal

 

Sayfa 33--

 

bağımsızlık vazgeçilmez bir ilke olarak ısrarla savunulmuş, yeni kararlarla mücadele alanı daha da genişletilmiştir. DİSK 6. Genel Kurulunda alınmış kararlar bu yolda atılmış olan adımların sonuncusudur. 6. Genel Kurulda alınmış olan 5 no’lu kararda bunu somut olarak görebiliriz.

 

Bu karar uyarınca,

“DİSK, emperyalist örgüt ve ülkelerin ülkemiz üzerindeki egemenliğinin kırılmasının, işçi sınıfının siyasal örgütü öncülüğündeki mücadelenin görevi olduğunu unutmaksızın bu mücadeleye koşulsuz ve tüm gücü ile etkin bir biçimde katılmayı önde gelen görevi olarak benimser ve kabul eder.”

 

DİSK, DEMOKRASİ İÇİN MÜCADELE EDER

 

Bugün tüm dünyada demokrasinin gerçek savunucusu işçi sınıfıdır. Burjuvazi kapitalizmin gelişmesiyle birlikte devrimci barutunu tüketmiş, politik gericiliğin temsilcisi olmuştur.

 

Gerek gelişmiş kapitalist ülkelerde, gerekse emperyalizme bağımlı geri kalmış ülkelerde işçi sınıfı hem sosyalizm mücadelesine öncülük etmekte hem de gerçek demokrasinin sağlam bir temele oturmasını sağlamaktadır.

 

Toplumların gelişim süreci içinde “saf”, “sınıflar üstü”, “sınıflar dışı” bir demokrasi olmamıştır. Belli hak ve özgürlükler için zorunlu olan burjuva demokrasisi işçi sınıfı için sınırları belli olan, sınırlarının genişletilmesi, baskı organlarının etkisizleştirilmesi uğrunda mücadele edilmesi gereken bir sistemdir. İşçi sınıfı demokratik hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi devrimci mücadelede önüne konan engellerin kaldırılması için kararlı bir mücadele verir.

 

Demokrasi için verilen mücadele sosyalizm için verilen mücadeleden ayrı düşünülemez. İşçi sınıfı demokrasi mücade­lesini sosyalizm mücadelesine bağımlı kılar.

Ülkemizde de demokrasi mücadelesinde başı işçi sınıfı

 

Sayfa 34--

 

çekmektedir. Bugün başta işçi sınıfı olmak üzere tüm emekçiler temel hak ve özgürlüklerden yoksundurlar. Ülkemizde işçi sınıfının politik örgütlenmesini ve' işçi sınıfının biliminin yayılmasını engellemeye yönelik TCK’nun 141. ve142.maddeleri yürürlükte iken Türkiye’de gerçek bir demokrasiden söz edilemez. DİSK’in istemlerinde ortaya konduğu gibi emekçiler genel olarak demokratik hak ve özgürlükler, özel olarak da sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin somut istemlerde bulunmaktadırlar.

 

Bugün var olan demokratik hak ve özgürlükler, işçi sınıfının yıllardır ülkemizde ve evrensel planda sürdürdüğü kararlı mücadelenin sonucunda gerçekleşmiş, işçi sınıfı sınırlı da olsa bazı özgürlükleri elde edebilmiştir.

 

Ülkemizde demokrasi mücadelesi işçi sınıfının eylemleriyle gelişmektedir. Türkiye’de demokrasi için verilen mücadelede işçi sınıfının belirleyici bir yeri vardır.

 

İşçi sınıfının demokratik sınıf ve kitle sendikal örgütü olan DİSK’in bu yoldaki savaşı ise dost, düşman herkesin göz önünde süregelmektedir. Tabandaki üyesinden, yöneticisi­ne kadar tüm DİSK üyeleri bu mücadelenin bilincindedirler.

 

15-16 Haziran Direnişinden, Anayasal Hak ve özgürlükler Mitinglerine, DGM Direnişlerine, 20 Mart Faşizme İhtar Eylemine kadar uzanan eylem zinciri DİSK’in Devrimci mücadelenin önündeki engelleri yıkma mücadelesindeki yerini apaçık gözler önüne serer.

 

DİSK, genel anlamdaki demokrasi mücadelesini örgüt İçi demokrasiyi gerçekleştirerek, sendikal demokrasi ilkelerini hayata geçirerek kendi örgütlerinde de somutlamayı amaçlar.

 

6. Genel Kurulunda 1961 Anayasasının Korunması ve Geliştirilmesine, çalışma hayatını ilgilendiren yasaların demok­ratikleştirilmesine, tüm çatışanların toplu sözleşmeli, grevli sendikalaşma hakkı kazanmasına, greve konan sınırlamaların kaldırılmasına, sendika seçme hakkının yasalaşmasına. 141. ve 142. maddelerin kaldırılmasına ilişkin kararlar alan DİSK, demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinde her zaman sendikal bir örgüt olarak en önde olmuştur, bundan böyle de olmaya devam edecektir.

 

Sayfa 35--

 

DİSK, EMPERYALİZME VE FAŞİZME KARŞI MÜCADELE EDER

 

DİSK’in temel mücadele ilkeleri arasında emperyalizme ve faşizme karşı mücadele de önemli bir yer tutar. DİSK’in 11 yıllık mücadele tarihi bu alandaki sayısız eylem örnekleriyle doludur. Anti-emperyalist mitinglerden, 20 Mart Faşizme İhtar Eylemine kadar sıralanan bir dizi eylem DİSK’in özellikle bu mücadelede ne denli kararlı olduğunu göstermiştir.

 

Bugün tüm dünyadaki kapitalizm derin bir bunalım içindedir. Kapitalist ülkelerde işçiler ve tüm emekçiler bu bunalımdan etkilenmekte, çalışma ve yaşama koşulları giderek ağırlaşmakta buna karşılık tekellerin, çokuluslu şirketlerin sömürüsü yoğunlaşmaktadır. Bu ise beraberinde işçi sınıfının ve tüm emekçilerin büyüyen muhalefetini getirmektedir. Gelişme kapitalist ülkelerde kapitalist devlete karşı kitlesel eylemler giderek artmaktadır. Bunun yanı sıra emperyalizme bağımlı geri kalmış ülkelerin halkları da sömürü ve baskıya karşı bağımsızlık bayrağını yükseltmektedirler.

 

Günümüzde kapitalizmin tercihi burjuva demokrasisi olmaktan çıkmış, siyasal gericilik olmuştur. Emperyalist dönemde, var olan yapısal bunalımdan çıkış yolunu faşizmde bulma istek ve özlemleri örnekleriyle birlikte artmakta, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşından sonra yıkılan faşist devlet biçimleri yerine yeni faşist iktidarlar tezgâhlanıp yaygınlaştırmaktadır. Bugün emperyalistler, Şili gibi birçok ülkede faşist diktatörlüğe yönelmişlerdir. Faşist bir diktatörlüğün olmadığı ülkelerde de faşist saldırı ve terörü yaratıp destekleyen emperyalistler bu konuda oldukça örgütlü ve planlı hareket etmektedirler.

 

İşçi sınıfının bilimi faşizmi, “tekelci sermayenin en kanlı, en terörcü, en militarist ve en şoven diktası” biçiminde tanımlar. Faşizmi yaratan maddi temel bizzat kapitalizmin kendisidir. Bilindiği gibi kapitalizm bir üretim biçimdir ve belirli üretim ilişkilerini bağrında taşır. Bu ekonomik temel üzerinde kapitalist devlet yükselir. Faşizm de aynı üretim biçiminden kaynaklanmasına rağmen kapitalist toplumundaki farklı serme­ye gruplarının özlediği bir siyasal iktidar biçimi, yani devlet biçimidir. Bu nedenle faşizm bazı dönemlerde geriletilmesine rağmen yok edilmemektedir. Çünkü kapitalizm var olduğu

 

Sayfa 36--

 

sürece faşizm tehlikesi de var olacaktır. Bugün ülkemizde de faşizm tehlikesi vardır. MC iktidarlarında örgütlenme olanağı sağlayan faşist güçler, bundan yararlanarak saldırılarını sürdürmekte, katliamlara dahi gidebilmektedirler. Faşizm ancak örgütlü mücadele ile yenilir. Artık ülkemizde anti-faşist mücadelenin örgütlenmesi ve somut hedeflere yönelmesi hayati bir zorunluluk haline gelmiştir. Her devrimcinin, ilericinin, sosyalistin, demokratın ve yurtseverin gündemindeki tek sorun anti-faşist mücadelede güç ve eylem birliğini sağlamak olmuştur.

 

DİSK bu alanda üzerine düşen her görevi yapmaya hazırdır. Kurulduğu günden bu yana faşizme karşı mücadelede kararlı olduğunu eylemleriyle göstermiş olan DİSK’in sorumluluğu en son 6. Genel Kurul kararında da somutlanmış bulunmaktadır. 6. Genel Kurulda alınan 1 no’lu kararda “tüm ulusal, ilerici demokrat, yurtsever örgüt ve güçlerin anti-faşist, anti-emperyalist ve* anti-tekel cephede savaşım birliğinin kurulmasının” zorunlu olduğu belirtilmiştir.

 

DİSK, BARIŞ İÇİN MÜCADELE EDER

İşçi sınıfının tüm dünyada sömürüye karşı vermiş olduğu mücadeleler İçinde barış mücadelesi önemli yer kaplar. Bugün tüm dünya halkları emperyalist silah tekellerinin savaş tehdidi altındadır. Dev silah tekelleri yaşayabilmek, sürekli kar elde edebilmek için tüm dünyada savaş kışkırtıcılığını yaymakta, ulusları, halkları birbirine düşman etmektedir. Alabildiğine yoğunlaşan silahlanma yarışı, sosyalist ve demokratik güçlerin tüm çabalarına rağmen hızlanmakta, barışı korumak güçleş­mektedir.

 

Bugün dünyada silahlanma harcamaları yılda 300 milyar doları aşmış, bulunmaktadır. Bir başka deyişle silahlanma için her iki dakikada bir, 1 milyon dolar harcanmaktadır. Bu korkunç harcama elbette ki kapitalist-emperyalist sistemin yarattığı bir sonuçtur.

 

Bütün bunlara karşılık sosyalist ülkeler ve demokratik güçler silahlanmaya karşı büyük bir savaş açmışlardır. Sürekli ve kalıcı

 

Sayfa 37--

 

bir dünya barışı için mücadele etmektedirler. Bu yolda atılan adımlar sonuçlar vermekte, barışçı güçlerin çabası kitleler tarafından giderek kavranmaktadır. Helsinki Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Silahsızlanma Konferansları bu çabaların ürünleridir.

 

DİSK tüm dünyada sürekli ve kalıcı bir barışın kurulmasından yanadır. Bu barışın savunulması için sürekli çaba harcayan DİSK, barışın da ancak mücadele ile elde edilebileceği görüşündedir. Barış istemi hiç bir biçimde soyut bir istek olarak kalmamalıdır. Barış istemi aynı zamanda belirli bir mücadeleyi ve insanlık için kalıcı sonuçlar doğurmayı içermelidir. Bugün zaman zaman soyut barış çağrıları yapılmaktadır. Kavramı sınıfsal özünden çarpıtarak girişilen bu çabalar devrimci mücadeleyi de amacından saptırmaya yöneliktir. Bu nedenle barış istemini sınıfsal temeline oturtmak en başta işçi sınıfının görevidir.

 

Emperyalizmin azgın saldırısı tüm dünyada sürmektedir. Çürüyen, can çekişen emperyalizm ülkelerin bağımsızlıklarını hiçe saymakta, ulusların kendi kaderlerini tayin etme ilkesini ■ ;ic-emekte. yeryüzünde bölgesel savaşları kışkırtmaktadır. Ancak buna karşılık tüm geri kalmış, sömürge, yarı-sömürge ülkelerde ulusal kurtuluş savaşlarının bayrağı yükselmektedir.

 

DİSK ulusal kurtuluş savaşlarının şaşmaz bir destekçisi olduğunu göstermiş ve ezilen halkların yanında yer almıştır. Savaşları haklı ve haksız savaşlar diye ayıran işçi sınıfının bu enternasyonal bakış açısını benimseyen DİSK emperyalistlerin çıkardığı haksız savaşlara karşı çıkarken, ezilen ulusların sürdürmüş olduğu haklı savaşları sonuna kadar destekler, ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkını savunur. DİSK’in emperyalizme, faşizme, sömürgeciliğe, ırkçılığa, şovenizme ve Siyonizm’e karşı tüm dünyada verilen savaşlara ilişkin tavrı 6. Genel Kurul kararlarından da somutlanmıştır.

 

DİSK 6. Genel Kurul Kararları Madde 5:

“DİSK,

“.Tüm ülkelerle eşitlik ve karşılıklı yarar, içişlerine karışmama ilkeleri temeli üzerinde iyi ilişkiler kurulması, barışçı bir dış politika izlenmesi,

“.İnsanlık için büyük bir tehlike olan ve emperyalizmin savaş kışkırtıcı politikası ile insanlığa karşı kullanılması planlanan NÖTRON bombasına karşı çıkılması,

“. Dünyada genel ve tam silahsızlanma, dünya barışını

 

Sayfa 38--

 

koruma, nükleer silahların önlenmesi için çaba gösterilmesi Emperyalizme, ırkçılığa, faşizme karşı savaşım veren halkların desteklenmesi,

 

DİSK, SOSYALİZM İÇİN MÜCADELE EDER

 

İşçi sınıfının kapitalist toplumda yürütmüş olduğu mücadelede temel amacı, Sömürüşüz bir topluma, sosyalizme ulaşmaktır. Bu ise işçi sınıfının müttefikleriyle birlikte iktidarı alıp, üretim araçlarını toplumsal mülkiyete geçirmesiyle gerçekleşir.

 

DİSK son çözümlemede sosyalist bir düzen için savaşır. Ancak sendikal bir örgüt olarak politik mücadelenin nasıl ve hangi araçlarla verilmesi gerektiğinin bilincinde olan DİSK, sosyalist bir düzene ulaşılması için iktidar mücadelesinin zorunlu olduğunu, bunu da yürütecek örgütün işçi sınıfının partisi olacağını bilir ve mücadele yöntemlerini ona göre düzenler.

 

DİSK'in sosyalizm için mücadele etme görevi Ana tüzüğünde Temel İlkeler ve Amaç bölümündeki “işçi sınıfının sorunları tam bağımsızlığa kavuşmuş TOPLUMCU bir düzende çözümlenir’’ ve "emekçilerin tüm haklarını alabilmesi yalnız mesleki mücadele ile mümkün değildir. Bunun yanı sıra Anayasa’daki demokratik haklarını kullanarak, siyasi mücadele yapmaları da gereklidir. Bu mücadele, İşçi sınıfının varlığının tam bilincini kavuşturarak İNSANIN İNSANI SÖMÜRMESİ esasına karşıt bir amaç güder” sözleri ile bağlayıcı hüküm haline getirilmiştir.

 

DİSK, Ana tüzüğünün bu bağlayıcı hükmünün, sınıf ve kitle sendikacılığı ilkelerinin ışığında, işçi sınıfının ekonomik, politik ve ideolojik mücadelesinin bütünlüğünün bilincinde olarak BAĞIMSIZLIK, DEMOKRASİ VE SOSYALİZM için mücadele eder.

 

Sayfa 39--

 

PDF OLARAK İNDİR...